14 Ekim 2019

İş Hayatı Nereye Gidiyor?

BBC tarafından yayınlanan “Worklife 101” serisi, günümüzdeki uygulamalardan yola çıkarak çalışma şeklimizdeki dönüşümlere odaklanıyor. Biz de seriyi inceledik ve eğitimcilerin dikkate almaları gerektiğine inandığımız beş başlığı derledik.

Eğitimciler kâhin değiller ancak dünyayı dönüştürme gücüne sahipler. Başka bir deyişle, bugünün çocuklarını yüzyılın ortasında nasıl bir iş hayatının beklediğine dair nokta atışı bir tespitte bulunmaları çok zor, hatta imkânsız. Ancak dünyadaki gelişmeleri doğru okuyarak eğitim sistemlerimizi değişen ihtiyaçlar kapsamında şekillendirmeleri ve bunu yaparken öğrencilere zamansız beceriler kazandırmaları mümkün.

BBC tarafından yayınlanan “Worklife 101” serisi, günümüzdeki uygulamalardan yola çıkarak iş hayatındaki ve çalışma şeklimizdeki dönüşümlere odaklanıyor. Dünyanın farklı bölgelerinden çeşitli örneklerle hayatımızı değiştirme potansiyeline sahip fikir, trend ve kişilere ışık tutuyor. Biz de seride gözümüze çarpan ve eğitimcilerin de dikkate almaları gerektiğine inandığımız beş başlığı derledik.

Çoklu Kariyerler, Hibrit Meslekler

Artık LinkedIn profilinizde “Tasarımcı/Animatör/Vlogger” yazıyorsa bu hiç sıra dışı bir durum değil. Önümüzdeki yıllarda iki ya da daha fazla part-time pozisyonun bir araya geldiği çoklu kariyerleri daha sık göreceğiz. Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırma 320.000 kişinin bağımsız olarak yürüttüğü ikinci bir mesleğe sahip olduğunu vurguluyor.

Kimilerine göre çok yönlü bir kariyer oluştururken birbirini tamamlayan beceriler geliştirmek (yönetici koçluğu yaparken MBA dersleri vermek) gerekiyor. Kimileri ise oldukça çeşitli alanları (özel ders vermek, Uber’de sürücülük yapmak ve aynı zamanda barista olmak) bir araya getiriyor. Gelecekteki mesleklerin bilinmezliği hesaba katıldığında farklı deneyimlerden edineceğiniz beceriler hiç ummadığınız şekilde yararlı olabilir.

Birden fazla şapka takmak yaygınlaşırken makineler de rutin işleri bizim için hallediyor, böylece daha esnek ve çok disiplinli bir yaşam tarzı benimsememiz için yeni fırsatlar oluşturuyorlar. Elbette bu koşullarda makinelerin sahip olmadığı becerileri (yaratıcılık, ikna, empati, zaman yönetimi ve iş birliği gibi) geliştirmek daha da önem kazanacak. Bu nedenle işverenler, insana özgü becerileri teknolojik donanımla ve uzmanlık alanıyla harmanlayabilen çalışanları tercih ediyorlar. “Veri Görselleştirme Uzmanı” ve “Pazarlama Analitiği Yöneticisi” gibi pozisyonların artışı bunun kanıtı.

Deloitte’a göre ise gelecekte ortaya çıkacak “süper meslekler”, şu an iki veya üç farklı kişi tarafından yapılan işleri tek kişide birleştirecek. Örneğin bir “İnsan Kaynakları Mühendisi”, bir yandan şirketin verilerini inceleyerek bir yandan da geleneksel yollarla iletişim kurarak çalışanların duygu ve davranışlarına dair içgörüler edinecek. Deloitte, önümüzdeki 10 yılda pozisyonların %20-30’unun “süper meslekler” olacağını öngörüyor.

100 Yıllık Yaşamlar

Bugün en zengin ülkelerde doğan çocukların yarısından fazlası 100 yaşına kadar yaşayacak. İnsan ömrünün uzamasıyla gelecekte çoğu insan 80 yaşına kadar çalışmak zorunda kalacak. Okul-iş hayatı-emeklilik süreci kırılacak. Bireyler iş hayatına daha sık ara verip geri dönecekler ve dört jenerasyon aynı çalışma ortamında bulunabilecek.

“100 Yıllık Yaşam” kitabının yazarları Ekonomi Profesörü Andrew Scott ve İşletme Profesörü Lynda Gratton’a göre ise uzun ömür kulağa harika gelse de bu değişime hazır olmayan toplumlar, işletmeler ve hükümetler ciddi etkilerle karşılaşabilirler.

Bireyler ise başta teknoloji olmak üzere her şeyin bu kadar hızla dönüştüğü bir dönemde sürekli yeni şeyler öğrenmek durumundalar. Artık adaptasyon becerisi (adaptability quotient – AQ) iş hayatında başarılı olmak isteyenler için olmazsa olmaz bir etken.

İyi haber şu ki adaptasyon becerisi zamanla geliştirilebilir. MIT’den Otto Scharmer’ın U Teorisi’ne göre bu süreçte üç nokta öne çıkıyor: açık zihin (böylece dünyaya farklı açılardan bakabilir ve yeni fırsatları değerlendirebilirsiniz), açık kalp (böylece aynı meseleyi başkasının gözlerinden görebilirsiniz) ve açık irade (böylece egonuzu bir yana bırakarak bilinmezi kucaklayabilirsiniz).

Konsantrasyon!

Günümüzde meşgul olmayı üretken olmakla eşdeğer tutabiliyoruz. Öyle ki eve iş götürmek ne kadar “çalışkan” olduğumuzun bir göstergesi olabiliyor. Yazar ve Bilgisayar Bilimleri Profesörü Cal Newport’a göre bu sağlıksız tutum yerine “derin çalışma” felsefesini benimseyerek dikkat dağıtıcılara fırsat vermeden üretkenliğimizi artırabiliriz.

Bu noktada önem kazanan bir diğer kavram ise “dijital diyet”. Newport kitabı Dijital Minimalizm’de dikkatimiz dağıldıktan sonra tekrar odaklanmamız için kimi zaman 20 dakika geçmesi gerektiğini belirtiyor. Oysa beyninizi dijital dikkat dağıtıcıların tuzağına düşmemek için eğiterek (örneğin e-postalarınızı günde 30 kez kontrol etmeyerek) “derin çalışma”nın gücünden yararlanabilir, böylece daha kısa sürede daha yaratıcı işler ortaya koyabilirsiniz.

Aynı Hedef, Farklı Disiplinler

Son yıllarda işverenler çalışanlarını küçük ve çok disiplinli ekiplerde bir araya getirmeye başladılar. Çıkış noktaları, benzer becerilere sahip kişiler tarafından oluşturulan büyük departmanlar yerine daha ufak, yakın ve işlevler arası grupların üretkenliği artırdığına dair inançları.

İsveç merkezli dijital müzik hizmeti Spotify, bu yöntemin başlıca uygulayıcılarından. Şirket, 2012 senesinden itibaren çalışanlarını 6’lı veya 10’lu ekipler halinde organize ederek her ekibe tek bir görev veriyor. Ekip üyeleri farklı uzmanlık alanlarına sahip olsalar da her biri hedefe ulaşmasını sağlayacak gerekli yetkinliklere sahip.

Küçük ve disiplinler arası ekipler Apple, Netflix, HP ve Bank of America gibi devlerin de yapılarını dönüştürüyor. Önümüzdeki yıllarda geleneksel hiyerarşiyi sarsan bu tip ekiplerle daha sık karşılaşacağız gibi görünüyor.

Ters Mentorluk

Ters mentorluk, en yeni teknolojileri öncelikle gençlerin denediğini günümüzde daha da anlam kazanıyor. Bu nedenle Microsoft, Roche ve Atkins gibi şirketler kuşaklar arasında bilgi uçurumunu kapatmak için ters mentorluğe sık sık başvuruyorlar. Bu yöntemin diğer getirileri ise katılımcılığı ve diyalogu artırırken geleceğin liderlerini güçlendirmesi.

Peki ters mentorluk yaşlıların daha bilge kabul edildiği toplumlarda kabul edilebilir mi? Örneğin Afrika kültüründe yaşlılar genellikle bilgi hazinesi olarak biliniyor ve genç birinden yeni şeyler öğrenmek genellikle küçük düşürücü olarak görülüyor. Özetle ters mentorluk iş hayatında yaygınlaşmaya başlamış olsa da köklü kültürel değerlerin bir gecede yok olmayacağını unutmamak gerekiyor.

2


YORUM YAZ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


© 2021 Eğitim ve Ötesi