Yavaş yavaş günlük hayatımıza giren yapay zekâ sistemleri, bugüne dek sorgulamayı düşünmediğimiz alışkanlıklarımıza yeni bir bakış getirmemize alan açıyor. Örneğin dil bilgisi, bu dallardan biri. Bir dili öğrenirken onun gramer yapısının çok önemli olduğunu düşünür, fiilleri her zaman “ben, sen, o, biz, siz, onlar” formatında çeker, daha sonra cümle içinde kullanmaya başlarız. Ancak dil öğrenmeye çalışanlar bilir, çok iyi gramer bilmek o dili anlamak için yeterli değildir her zaman. Çünkü günlük konuşma ve dilin otantik hâli, bizim kurallara bağladığımız yapıya sadık kalmaz. Bu da öğrenirken her şeyi formüle ve teoriye oturtmuş olan bizleri zorlayabilir. Peki bunu yapmanın bir başka yolu mümkün mü? Zihnimizi nasıl başka öğrenme yöntemlerine alıştırırız?
GPT-3 Nasıl Çalışıyor?
OpenAI araştırma laboratuvarı tarafından tasarlanan yapay zekâ modelleri, dil bilgisi kuralları yerine dilin deneyimine bağlı olarak çalışıyor. GPT-3, bu modellerin en bilineni ve 175 milyar parametreye sahip devasa bir derin öğrenme sinir ağı. Bu ağ, öğrendiği tüm kelimelerle birlikte bir cümlede sıradaki sözcüğü tahmin etmek üzere tasarlandı. Seçtiği sözcükler bazen ayrımcı, garip ya da anlamsız olabiliyor ama şurası kesin: Teorisini hiç öğrenmeden dil bilgisini doğru uygulayabiliyor. Bunu yalnızca deneyime dayalı dil öğrenme sayesinde yapıyor: Yeterince sözcüğe ve konuşmaya maruz kaldığı için gazete haberleri, şiirler, bilgisayar kodları yazabiliyor, sorulan sorulara doğru cevaplar verebiliyor.
Yapay Zekâ ile İnsan Beyni Arasında Benzerlikler Var Mı?
Bu serinin GPT-2 modeli geliştirilme aşamasındayken yapılan araştırma, yapay zekâ ile insan beyni arasındaki benzerlikleri de ortaya koyuyor. Nörobilimci Uri Hasson tarafından yürütülen araştırmada bir grup insan ile yapay zekâya aynı podcast bölümü dinletiliyor ve bir cümlede sıradaki sözcüğü tahmin etmeleri isteniyor. Sonucunda yapay zekâ ile insanların %50 oranında aynı sözcüğü seçtiği göürlüyor. Çünkü tıpkı yapay zekâ gibi insan beyni de bir-iki sözcüğe dayanarak değil, yaklaşık 100 kelimelik bir bağlamdan ilhamla tahminde bulunuyor. Araştırmanın yazarları bu sonucu şöyle değerlendiriyor: “Gündelik konuşmaları dinlerken insanların beyinlerinde görülen tahmine dayalı sinir sinyalleri, aktif öngörmenin yaşam boyu dil öğrenme becerisinin temelini oluşturabileceğini gösteriyor.”
GPT’den Ne Öğrenebiliriz?
Tüm bunlara karşın GPT modellerinin insanlara benzer bir sistemle dil öğrenmediğini söyleyebiliriz. Çünkü sonraki sözcüğü tahmin etmeye yönelik geliştirilmiş bu sistem, yapay zekânın anlamaya ve anlamlandırmaya dayalı çalışmadığını gösteriyor. Hâlbuki anlamak, insanlar için dil becerisinin mihenk taşlarından. Bu modelin biz insanlara gösterdiği, yalnızca dile maruz kalarak mükemmel bir dil bilgisi öğrenilebileceği gerçeği. Bu yüzden dil öğrenenler, gramer sistemini teorik olarak öğrenmeye çalışmak yerine mümkün olduğunca fazla diyalog dinlemeyi, o dilde film izlemeyi, müzik dinlemeyi deneyebilir. Bakalım alışageldiğimiz sistemin dışındaki bu bakış, dil öğrenmenin ve eğitimin geleceğini nasıl etkileyecek.