Eğitimin geleceğinde üniversiteler olacak mı? Peki var oldukları gibi mi kalacaklar yoksa şekil mi değiştirecekler? Günümüzde her şey gibi eğitim dünyası da hızla dönüşüyor, teknolojik gelişimlere göre değişiyor ve ihtiyaçlara göre yeniden şekil alıyor. Hâl böyle olunca, üniversitelerin varlıklarını şu anda olduğu gibi sürdürmeleri çok kolay görünmüyor.
Değişime dair bu öngörü, fiziksel olarak var olan üniversitelerden ziyade kökleri Plato’nun 4. yüzyılda kurduğu Akademi’ye kadar dayanan üniversite paradigmasını ele alıyor. Kurumlar ve binalar bir süre daha varlığını sürdürecektir, ancak devamlılıkları bu şartlara nasıl uyumlandıklarına bağlı olacak şüphesiz.
Tek bir alana yoğunlaşan ve değişime, artan eğitim ücretleri, esnekliğe alanı olmaması, neyin içine girdiğini bilmeden yaklaşık dört yıllık bir taahhüt vermek, seçtiğin alanda neyi öğrenmen gerektiğini belirleyen otoriteler, öğretmenini seçememek, pratik olandan ziyade teorik olana odaklanma eğilimi, öğrendiğinin tescilinin bir kurum tarafından verilen bir belge olması… Üniversitelerin birçoğunda gördüğümüz bu sistem, Y kuşağına dek herkesin ihtiyacını karşıladı. Ancak son 15 yıldır görüyoruz ki tüm bunlar, 21. yüzyılın gerçeklerinden çok uzak.
Dijitalleşmenin, multidisipliner iş olanaklarının ve hızla değişen gelecek öngörülerinin devri olan 21. yüzyıl, eğitimi de buna ayak uydurma mecburiyetinde bırakıyor. Bu bağlamda eğitimin dönüşeceği kuşkusuz. Peki yeni nesil ve yeni yüzyıl, nasıl değişikliklere ihtiyaç duyuyor?
- Tek bir bölüm yerine disiplinlerarası bir sistemin benimsenmesi, bu doğrultuda öğrencinin kendi eğitim programını ihtiyaçlarına göre kendisinin tasarlayabilmesi.
- Müfredatların finansal okuryazarlık, teknoloji farkındalığı gibi gerçek hayata direkt etkisi olan dersleri barındırması ve bu derslerin onların anlayabileceği, yakın geçmişten örneklerle desteklenmesi.
- Akademisyenlerin “ders anlatan uzman”dan öğrenciye mentorluk eden bir danışman rolüne bürünmesi.
- Sınıf içinde dijitalleşmeyle derslerin daha interaktif hâle gelmesi, yeni kuşağa uyumlanması ve yoklama gibi manuel pratiklerin kolaylaşması.
- AR/VR gibi teknolojilerle derslerin daha deneyimsel hâle gelmesi (Uzay geometrisini VR gözlüklerle öğrenmeyi kim istemez?),
- Dijitalleşmeyle kolaylaşan çevrim içi eğitimin yaygınlaşması ve eğitimin bu sayede daha erişebilir olması.
- 4 senelik üniversite programları yerine birkaç ayda bir gözden geçirerek ihtiyaçlara göre yeniden tasarlanabilecek bir sistem yaratılması.
- Öğrencilere danışılmadan onlara öğretmen atanması yerine öğrencilerin kendi ihtiyaçlarına göre onlar için en iyi olan öğretmeni seçebilmesi.
- Gerçek hayatta sahada olan insanlarla bir araya gelerek onların öğrencilerle deneyim paylaşmasına alan açılması.
- Diplomalardan ziyade deneyimlerin öne çıkması ve bir insanın kapasitesinin bu şekilde anlaşılması.
Kaynak: