Müzikte olduğu gibi, enstrümanı herkesten daha iyi çalsalar bile uyum içinde güzel bir eser ortaya çıkarmak için birikimli ve uzman bir kişi ve ekip arkadaşları ile ahenk içinde çalışmaları gerekmektedir. Hayat da aslında böyledir.
Nedim Güzel – Özel Sezin Okulu Kurucu Temsilcisi
Bir klasik müzik konserine ya da operaya gittiğinizi düşünün. Biletinizi alıp yerinize oturdunuz ve temsilin başlamasını bekliyorsunuz. İlk olarak orkestra yerini aldı. Tüm üyeler enstrümanlarını eline aldı ve hazır şekilde beklemeye başladılar. Bir süre geçtikten sonra şık giyimli ve kendinden emin duruşuyla birisi ortaya geldi. O geldiğinde tüm orkestra ayağa kalktı ve alkışları birlikte kabul ettiler. Artık şef sahnede.
Şefin bir hareketi ile yerlerine oturdular ve hazır bir şekilde ondan gelecek komutu beklediler. Şef tüm orkestranın hazır olduğuna ikna olduktan sonra bir hareketi ile esere başladı. Eseri büyük bir titizlikle yönetti ve bittiğinde yüzünü seyirciye dönerek tüm alkışı aldı. Ama bencillik yapmayarak bir hareketi ile tüm orkestrayı ayağa kaldırdı ve alkışı paylaştı.
Böyle bir sahne, bir temsile gittiğinizde görebileceğiniz bir sahne. Burada benim aklıma takılan bazı sorular var. Örneğin, orkestra üyelerini ele alalım. Enstrümanını çalmak için uzun yıllar eğitim almış, kendini yetiştirmiş ve belli bir yere gelmiş kişilerden bahsediyoruz. Müziğe ve kendi enstrümanına hâkim. Bu kadar bilgili kişiler eseri kendi başlarına çalamazlar mı? İlla ki önlerinde onları yönetecek birisi mi gerekli? Hadi gerekli diyelim, neden tüm alkışı o alıyor da o istediğinde paylaşılıyor. Bir başka nokta ise, eserlerin tüm notaları ve detayları belli iken farklı şefler yönettiğinde müziğin ruhu nasıl değişebiliyor? Her şey aynı iken nasıl yorum katılabiliyor?
Beklentiler Hızlandı
Son yıllarda hızla değişen dünya ile birlikte eğitim de değişimler göstermeye başladı. Eğitim sistemleri, yöntemleri gelişime açık ve yenilikçi bir hale geldi. Bazı ülkelerde uzaktan eğitim sistemleri popüler olmaya başladı. İnternet dünyası ile birlikte bilgiye ulaşmak artık çok daha kolay ve düşük maliyetli. Her aile çocuğunun daha da iyi eğitim almasını istiyor. Ancak hızlanan dünya ile birlikte beklentiler de hızlanmış durumda. Anne babalar çocuklarından her şeyi daha hızlı bekliyorlar. Hemen konuşsun, hemen yürüsün, daha kısa sürede okusun yazsın, sanat ve sporda küçük yaştan ilgilensin ve bir noktaya gelsin. Bazı ülkelere göre okula gitmese de olur, uzaktan eğitilsin, zaten tüm bilgi internette var. Eski usul, başında bir öğretmen ile zaman harcamasın… Bu liste bu şekilde devam ediyor.
Doğru Şekilde Talep Etmeyi Öğrenmek
Kişisel gözlemim olarak söylemek isterim ki, son yıllarda hayatımızı kolaylaştıran teknolojiden çok şey bekler olduk ve hayatımızın merkezine koyduk. Okul dediğimiz yer öğrenciler olmadan sadece boş bir binadır. O binayı anlamlı kılan tek şey içinde ki öğrencilerdir. Bir okulun sağlıklı bir okul olabilmesi için içerisinde gerçek talebeler olması gerekir. Adından da anlaşılacağı gibi talebe bilgi talep eden kişidir. Öğrencilere ya da daha doğrusu talebelere ilk öğretilmesi gereken şey doğru şekilde talep etmelerini öğretmek olacaktır.
Bilgi Kirliliği
Müzikte olduğu gibi, enstrümanı herkesten daha iyi çalsalar bile uyum içinde güzel bir eser ortaya çıkarmak için birikimli ve uzman bir kişi ve ekip arkadaşları ile ahenk içinde çalışmaları gerekmektedir. Hayat da aslında böyledir. Bir çocuğun mezun olduğunu ve meslek sahibi olduğu anı hayal edin. Şimdi mesleği ile ilgili bir işe başlayacak ve yöneticileri kontrolünde ekip arkadaşları ile uyumlu şekilde çalışması beklenecektir. Gereken bu uyum ve işbirliği aslında okul yıllarında sınıf ortamında başlayan ve zamanla derinleşen bir olgudur. Her bilginin ortada açık olması kimseyi bilgili bir birey yapmaz. Sadece bilgi kirliliği yaratır. Bir kişinin bir kaynaktan yararlanabilmesi ve kendini geliştirebilmesi için doğru şekilde talep edebilmesi gerekmektedir.
Şu yanılgıya düşmeyelim: “Artık elimizin altında her bilgiye ulaşabiliriz, bir öğretmene ya da klasik okula ihtiyaç yok”. Bu çok yanlış bir bakış açısıdır.
Yenilikler Tükenmez
Her bilginin elimizin altında olması işimizi ve hayatımızı kolaylaştırır ancak bizi bir yere getirmez. Tüm eserlerin notaları internet ortamında mevcut ve internette tüm enstrümanların nasıl çalınacağını öğreten videolar var. Kaç kişi buradan bir eser çalabilir? Ya da asıl soru; sizce dünyada kaç keman virtüözü ya da piyanist kariyerlerini youtube’a borçludur. Doğru notaları arka arkaya çalarak güzel müziğe ulaşamayız yalnızca güzel müzik yapmak için ilk adımı atmış oluruz.
Yenilikleri gelinecek son nokta olarak görmek ve hayatın merkezine koymak sosyolojik açıdan da sıkıntılı bir durumdur. 1861 yılında Smithsonian Enstitüsü’nün kaynaklarının kesilmesiyle ilgili olarak, Pensilvanya Eyalet Senatörü Simon Cameron; “Artık yeni hiçbir şey yok, icat edilebilecek her şey icat edildi” demiştir. Amerikan Patent Bürosu Başkanı Charles Duell 1899 yılında; “Artık bilimin bulabileceği bir şey kalmadı, bilim, bu noktada tıkandı” demiştir.
Okul modelini sorgulamak başka bir olay, yanlış olduğunu söylemek bambaşka bir olaydır. Klasik müziğin aslında demode olduğu ve eskide kaldığı, piyanonun analog ve çok demode olduğunu düşünmek gibi bir şeydir. Her türden müzik dünyada var olacaktır ve yenilikler gelecektir ancak müzikle ilgilenmek isteyen birisi eğitimine başladığında temel eğitim olarak yine piyano ve klasik müzik eğitimi alacaktır.
Hayatta başarı için doğru şekilde talep eden birer talebe olmanızı öneririm. Şimdi son olarak şunu söyleyebilirim, şef geldi ayağa kalkın…