Öğrenme eylemine yeni bir açıdan bakmamız gerekiyor. Öğrenciler atfedecekleri anlamları kendileri yaratırlar, bunları öğrenmezler. Sadece motive olduklarında ve ilham aldıklarında kalıcı öğrenme gerçekleşir.
Şu anda orta yaşta olanlara okul hayatlarında en fazla duydukları cümleyi sorsanız, cevap büyük ölçüde: “Bunu yapamazsın” olacaktır. Okullar nedense risk almaya karşı duran yerler olagelmiştir. Halbuki çocukların en kalıcı şekilde öğrendikleri zamanlar, hem eğlenip hem risk aldıkları zamandır. Geriye baktığımız zaman okul dönemine dair hatırladıklarımız, arkadaşlarımızla geçirdiğimiz eğlenceli anlardır ve bunlar da ders dışı zamanlarda gerçekleşmiştir. Sıkı güvenlik kuralları ve müfredat, okulda herhangi bir şekilde risk alınmasını engeller. Peki okullardaki eğitime nasıl biraz heyecan katabiliriz?
Öncelikle öğrenmeye yeni bir açıdan bakmamız gerekiyor. Öğrenciler atfedecekleri anlamları kendileri yaratırlar, bunları öğrenmezler. Sadece motive olduklarında ve ilham aldıklarında kalıcı öğrenme gerçekleşir. Öğrencilere biraz alan tanıyıp problemleri çözerek kendi anlamlarını oluşturmalarına imkan tanımak, cevapları önlerine koymaktan çok daha etkilidir. Eskiden öğretmenler soru sormak yerine cevapları ezberletirdi. Ancak artık sürekli soru sorarak, sorudan soru çıkararak öğrencilere cevapları buldurmanın çok daha öğretici olduğu kanıtlanıyor. Sorgulayarak öğrenme, hayat boyu sürecek bir merak ve araştırma yaklaşımı edinilmesini sağlıyor.
İkinci olarak; derslere nasıl eğlence katabiliriz? Öğretmenler öğrencilere birçok kaynak sunabilir. Ancak öğrenciler araştırarak kendi kaynaklarını yaratıp sunduklarında, hem eğlenecekler hem de çok daha derin öğrenme gerçekleşmiş olacaktır. Buna fark ettirmeden öğrenme adı veriliyor (Learning by Stealth). Bu derslere oyun ve sürprizler eklemek de birçok yaratıcı öğretmenin kullandığı yöntemlerden.
Üçüncü olarak; okul gibi kontrollü bir alanda risk almak tehlikeli değildir. Öğretmen yanındayken kimya deneyi yapmak, videolar, bilgisayarlar,matematik formülleri, dil, yazım şekilleri, tarihsel olaylar, müzik, resim, kısaca müfredatta olan her şey üzerinde hata yapmak göze alınarak araştırma yapılabilir. Dersler, sadece fiziksel anlamda değil psikolojik anlamda da güvenlidir. Öğrencilerin hata yapmasına izin verilmeli ve bunun için cezalandırılmamalılardır. En iyi öğrenme, ezberlediğini tekrar ettiğinde değil, hata üzerine düşündüğünde gerçekleşir.
Bir eğitimcinin söylediği gibi öğretmenler sınıfta kendilerini öğrencilerin yerine koyabildiklerinde daha iyi bir öğrenme ortamı yaratabileceklerdir.
Son olarak Socrates’in sözünü hatırlatalım: “Değişimin sırrı, enerjiyi, eskiyi yıkmaya değil yeniyi inşa etmeye odaklamakta yatar.”
Kaynak: http://steve-wheeler.blogspot.co.uk/2014/05/taking-risks.html