Eğer çocuklar küçük yaştan itibaren engellerle karşılaşma fırsatı bulamazlarsa, gerçek hayata atıldıklarında ne yapacaklar? Özel Sezin Okulu Kurucu Temsilcisi Gülin Sezin ile “kar küreyen ebeveyn” olmanın zararları üzerine konuştuk.
Geçtiğimiz aylarda Amerika’da patlayan rüşvet skandalında, varlıklı ailelerin çocuklarını elit üniversitelere sokmak için SAT görevlilerine ve okul koçlarına rüşvet verdikleri ortaya çıkmıştı. Bu illegal olay aslında günlük hayatta tanık olduğumuz ve “kar küreyen ebeveyn” olarak da bilinen anne-babaların en uç ve sıra dışı boyutunu temsil ediyor.
Çocuklarının önüne çıkan engelleri onlar için temizleyen ve yaşam yolculuğunu olabildiğince “pürüzsüz” hale getirmeye çalışan bu ebeveynler; çocuklarını olası risklerden, hayal kırıklığından veya üzüntüden korumayı amaçlıyorlar. Ancak zorluklarla yüzleşme ve hata yapma fırsatı bulamayan çocuk yetişkin olmakta gecikiyor ve ilerleyen yıllarda çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalabiliyor. Öyle ki okullarda artık “Başarısızlıkla Nasıl Baş Edilir?” konulu dersler bile veriliyor.
Bu noktada çeşitli sorular beliriyor: Hangi davranışlar bu tip ebeveynler için örnek gösterilebilir? Anne-babalar çocuklarını gerçek hayata atılmadan önce nasıl desteklemeliler? Her işi başkası tarafından halledilen çocuk hangi yaşam becerilerini geliştiremez? Özel Sezin Okulu Kurucu Temsilcisi Gülin Sezin ile bu sorulardan yola çıkarak aşırı korumacı anne-babalar üzerine konuştuk:
Kimi aileler çocuğunun başarısız olmasını veya hayal kırıklığına uğramasını istemiyor, çocuğun yapması gereken şeyleri onun için yerine getiriyorlar. Örneğin ödevindeki bütün yanlışları siliyor, beğenmedikleri resmi düzeltiyor veya çocuğun ayakkabısını bağlamasına bile fırsat vermiyorlar. Bu çocuğa zarar vermektir çünkü insan yapa yapa gelişir. Yanlışlarını, neleri yapamadığını görür ve “Ne yapmalıydım?” diye düşünür. Bunu başarısızlık yerine öğrenme sürecinin bir parçası olarak görmek lazım çünkü muhakeme becerisinin gelişimini sağlar.
Başarı çocuğun çok yönlü gelişimiyle mümkün olur. Bazen pek çok imkâna sahip ebeveynlerin “Çocuğum sadece ders çalışsın, başka şeylerle uğraşmasın, ben onun yerine hallederim.” dediğini görüyoruz. Ancak bu bakış açısı ile yetiştirilen çocuk neden-sonuç ilişkisi kurmayı ve problemlere nasıl çözüm bulacağını, zor durumlar karşısında ne yapması gerektiğini öğrenemiyor. Oysa daha kısıtlı imkânlara sahip ailelerin çocukları kendi kendine giyiniyor, ödev yapıyor, malzemelerini satın alıyorlar. Böylece hayata çok daha hazır hale geliyorlar.
Her şeyin önüne gelmesi çocuğun bir şeyler başarmak için isteğini, motivasyonunu azaltıyor ve gerçeklikten kopmasına neden oluyor. Kimseyi daima pamuklar içinde yetiştiremezsiniz. Muma dokunma dersiniz ama çocuk muhakkak bir kere geçirir elini. Isıyı hisseder ve bir daha aynı hareketi yapmaz. Düştükçe dikkat etmeyi öğrenir.
Çocuklar üzülmeyi de öğrenmeliler. Muhakkak herkesin başarısız olduğu zamanlar olur. Çocuğun başarısız olduğu zaman “Ben bunu nasıl düzeltebilirim?” diye düşünmeyi öğrenmesi gerekiyor. Aynı şekilde risk almayı, sinirlendiğinde veya üzüldüğünde duygularıyla baş edebilmeyi de öğrenmeli. Aşırı korumacı davranılması, her şeyin çocuk için yapılması, düşünülmesi veya söylenmesi ileride kaygı bozukluğunun ortaya çıkmasıyla sonuçlanabiliyor. Çocuk, kendisine düşünme fırsatı verilmediği için yalnız başına karar vermekte tereddüt ediyor ve zorlanıyor.
Çocuklar ufak yaştan itibaren (ve elbette yaş gruplarına göre) belli şeyleri kendileri yapmalılar. Mesela en basitinden ayakkabı giymek; zaman alabilir ama olsun, sabretmek gerekiyor. Çocuk “Bunu yanlış yaptıysam bir de diğer yöntemi denemem lazım.” diyerek öğrenir ve temel hayat becerilerini edinir.
Anne-babalar ne yapmalı?
- Çocuğu asla aciz biri olarak görmemek lazım. Aslında çocuklar pek çok şeyi düşündüğümüzden daha iyi anlıyor ve yapabiliyorlar. Ufacık bebek bile annesinin stresini algılayabiliyor. Annesi bir şeyi istiyor mu, istemiyor mu, korkuyor mu, paniğe mi kapılıyor… Bunları hissedebiliyor.
- Biraz rahat olmak, bazı şeyleri doğal kabul ederek paniğe kapılmadan hayatı yaşamak gerekiyor. Maalesef her şey dört dörtlük olsun, hiçbir şey aksamasın diyen ebeveynler var. Çocuk yarım saat geç de yatabilir. Stresi atarak rahat olmak ve o rahatlığı çocuğa aşılamak çok önemli.
- Sorumluluğunu müdahale olmaksızın yerine getiren çocuk, bir birey olduğunun bilincine vararak kendine olan inancını tazeleyecektir. En önemlisi düşerek, kalkarak, emek vererek elde ettiği başarının tadını çıkarma fırsatı bulacaktır. Bu nedenle çocuğa zaman ve serbestlik tanımak, kendi başarısının keyfini yaşamasına olanak sağlamak lazım.
İllüstrasyon: Jacob Thomas / Scouting Magazine