Zorlu bir pandemi sürecinin ardından çocuklarımız okullarına kavuştu. Şimdi sıra, hep birlikte “yeni normal” dediğimiz bu sürece uyum sağlamakta. Bilinmezliklerle dolu “yeni normal”, içinde hem çocuklar hem de aileler için kaygı barındırıyor. Peki sosyalleşmenin en önemli adımlarını atma yaşlarını evde kapalı geçiren çocuklarımız, pandemide neler yaşadı ve normalleşme sürecinde nelere ihtiyaç duyuyor? Uzman Psikolojik Danışman Meltem Canver Kozanoğlu’nun ana sınıfı ve 1-2. sınıf velileri için tavsiyelerini dinledik.
- Çocuğun bir radar olduğunu unutmayın: Pandemi sonrası süreçte çocuklar “Okul tehlikeli bir yer mi, değil mi?” sorusu üzerinden kaygılar yaşabilir. Bazı sınıfların karantinaya alınması, bu kaygının çıkışını destekliyor. Ebeveynler de çocuklarını bulaş riski yüksek bir yere gönderiyor olmaktan benzer bir kaygı duyabilir ancak unutmamak gerekir ki anne-babanın bu kaygısı çocuğa da direkt olarak yansır. Çocuk bir radardır, ebeveyninin ona yansıttığı her şeyi alır ve geri yansıtır.
- Çocuğunuzun kaygıyı ifade biçimlerini görün ve kaygıları hakkında konuşun: Çocuklar kendi kaygılarının analizini yapamaz, dolayısıyla size kaygılarını yansıtmanın alternatif yollarını bulacaklardır. Örneğin “Ben bazı arkadaşlarımın yapabildiği şeyleri yapamıyorum ve bu kendimi eksik hissetmeme sebep oluyor,” diyemediği için “Öğretmenim bana kaşlarını çattı,” ya da “Arkadaşım bana vurdu,” diyecektir. Böyle bir durumda kaygılar hakkında konuşmak, hatta üçüncü bir kişiyi devreye sokarak çocukla beraber okulun rehberlik bölümünden destek almayı teklif etmek onu rahatlacaktır.
- Çocuğunuza “mahrumiyet” kavramını evde öğretin: Okul, çocukların karşısına bir mahrumiyet olanı olarak çıkabilir zira artık bazı toplumsal kurallar çerçevesinde yaşamaya başlayacak. Artık istediği zaman yerde yatamayacak, “çişim geldi” diyemeyecek… Evde hiçbir şeyden mahrum edilmemiş çocuklar buna adapte olmakta zorluklar yaşayabilir. Çocuğun her istediğini el edemediği bir ev ortamında yetişmesi, bu anlamda okula uyumlanmasını kolaylaştıracaktır.
- Çocuğunuza hayatın ritmini anlatın: Hayatta mutluluklar kadar hayal kırıklıkları da olur ve çocuğun hayatın bu ritmini anlaması önemlidir. Bazen bir yarışmada beşinci olacağız, sonra birinci olacağız ve o gelişimin tadına sevineceğiz. Bazen onuncu olacağız ama birinci olan arkadaşımızın mutluluğuna sevineceğiz.
- Çocuğun yerine yapan değil, çocuğun yapabilmesi için sabreden bir ebeveyn olun: Eğer çocuğumuzun ayakkabısını hep biz bağlarsak, çocuk ayakkabısını bağlamayı hiç öğrenemez. Bir şeyleri onun için yapmak yerine öğrenmesi için fırsat verir ve sabredersek, çocuğumuzun öğrenmesini sağlamış oluruz. Yetersizliğini hissetmeyen, çoğu ihtiyacı ebeveynleri tarafından karşılanan çocukların gelişiminin geriden geldiğini gözlemleriz.
- Çocuğunuzun benmerkezciliği aşmasına yardımcı olun: “Benmerkezcilik”, bir durumu başkasının gözünden görememe durumudur. 3-6 yaş aralığındaki çocuklar, bir başka çocukla alay ettiğinde ya da bir hayvanı incittiğinde, onların da kendisi gibi acı çekeceğini tahayyül edemez. Okul ortamına geldiklerindeyse imparatorluklarını kaybetme endişesi yaşarlar. Bunun önemli nedenlerinden biri ev ortamında hiç kaybetmeyeceklerini düşündükleri “tümgüçlülüğü” okulda kaybetmeleridir. Çocukların benmerkezcilikten çıkabilmesinin yolu, anne-babasını görebilmesinden geçiyor. “Bu sefer de annen mutlu olacağı için bundan mutlu olamaz mısın?” benzeri sorularla bunu yansıtabilir, ona başkalarının mutluluklarıyla mutlu olmayı öğretebiliriz.. Kendilerini mutlu etmeyi bildikleri kadar, birilerini mutlu etmekten de mutlu olmak: Öğretmemiz gereken en önemli şeylerden biri bu.
- Çocuğunuzun sınırlarını, ayrışmasını ve bireyselleşmesini destekleyin: Çocukların çoğu, okulda geçirdiği süreçten bahsetmez. Bu aslında ayrışmanın, bireyselleşmenin bir adımı. Burada anne-babaların endişelerin bir nedeni ise ayrışmaktan korkmalarıdır ancak bireyselleşmenin onun gelişiminin en önemli adımlarından olduğunu içselleştirmemiz gerekir. Bu süreci desteklemek için uygulayabileceğiniz adımlar:
- Ayrışma sürecinde çocuklarının derdini duymalı ve dinlemeli ancak onu ana merkez hâline getirmemeli, kendi varlığınızı da ortada tutmalısınız.
- Çocuğa hiyerarşi farkını göstermek önemlidir. Çocuklar duygusal olarak yaslanabilecekleri, güvende hissedecekleri sağlam anne-baba figürlerine ihtiyaç duyar.
- Çocuğun anneyle kurduğu ikili ilişkiye üçüncü kişilerin, örneğin babanın, okulun, dâhil olabilmesine müsaade etmek gerekir. Hep anneye yapışık ve ikili ilişkide kalan çocuk, okul ortamında da sürekli bir arkadaşa yapışmaya ihtiyaç duyar. Bu da yönlendirilmeye, yönetilmeye ve hatta istismara açık bir durum yaratabilir.
- Çocuğunuzun yalnız kalma kapasitesinin oluşmasına destek olun: Bir çocuğun yaslanabileceği sağlam nesneleri varsa, o çocuk bir yerde yalnız kalabilir, özünü bulabilir. Başkalarının varlığında, kendi üzerine düşünebilme ve kendi kendine kalabilme önemli bir beceridir. Buna fırsat verilmiş çocuklar, sınıf ortamında da kendi kendine kalabilen, dikkat ve odaklanma kapasitesi yüksek olan çocuklar olur. Ayrışma kapasitesi olmayanlar ise sürekli eşlik edilmeye, ilgilenilmeye ve her anlarının planlanmasına ihtiyaç duyan, yetişkinlerin ihtiyaç ve alanlarına yer açamayan, bütün ilginin, yatırımın kendisinde olmasını bekleyen çocuklar olarak karşımıza çıkar.
- Çocuğunuza negatife tahammül etmeyi öğretin: Çocuklar negatife tahammül edebilmeyi ailelerinden öğrenir. Örneğin çocuklar, anne-babasının ondan beklentilerini karşılayamadıklarını düşündükleri için de onlara birinci olamamakla ilgili sorular yöneltebilir. Böyle durumlarda ebeveyn, çocuğun nasıl birinci olabileceğine odaklanarak yanıtlarsa, birinci olmanın önemli olduğu izlenimini verebilir. Çocuğunuzun size anlattıklarını çabuk kaygılanmadan, duygular üzerine konuşarak, hayal kırıklığı hissettirmeden, yalnızca eşlik etmek için dinlemek çocuğun negatife tahammülünü geliştirir.
EVDEN AYRILMA SÜRECİNDE NELER YAPABİLİRİZ?
Bu süreçte evde ebeveynleriyle beraber olmaya alışmış çocuklar için okula gitmek üzere evden ayrılma sürecinde zorlanmalar gözlemliyoruz. Peki bu süreci kolaylaştırmak için neler yapabiliriz?
- Sabah sıkışık bir hazırlık sürecini düzenlemek: Çocuklarımızın sabah evden apar topar çıkmamasını, gerekirse daha az uyuyarak sabah kahvaltı ederek evden ayrılmasını sağlamalıyız. Bu sayede stresten uzak biri sabahla okula gitmiş olurlar.
- Evden ayrılık anını yönetmek: Okula gitmek üzere evden ayrılmakta zorluk çeken bir çocuğun ebeveynleri, çocuğu yolcu ettikleri sırada onun arkasından uzun uzun bakmamaya, akıllarının evde kalmadığına emin olmaya dikkat etmeli.
- Çocuğun her zaman aynı saatte okula varmasını sağlamak: Çocuğunuzu okula siz bırakıyorsanız onu her zaman aynı saatte götürdüğünüze emin olun. “10 dakika okuma saati var, okuma saatinden sonra bırakayım,” benzeri düşüncelerle çocuğun rutinin oturmasını engelliyor olabiliriz. Her gün okula vardığında ne yapacağını biliyor olması onun kaygısını azaltacaktır.
- Alışmak konusunda umut verici konuşmalar yapmak: Çocuğumuz okula gitmekle ilgili kaygılanıyor olabilir. Bu süreçte ona okula alışacağı, bir süre sonra evden çok okulda vakit geçirmek isteyeceğini hatırlatan umut verici konuşmalar yapabiliriz. Ancak bunu yaparken çok uzun konuşmamaya, bunu çok detaylandırmamaya dikkat etmeliyiz çünkü çocuklar üzerine uzun uzun konuşmamız gereken şeyleri büyük sorunlar olarak algılayabilir.
- Onu kendi günlük rutinimizden haberdar etmek: Ona okuldayken sizin neler yapacağınızdan bahsedebilir, hangi saatte tekrar onunla evde buluşacağınızı anlatabilirsiniz. Böylece o okuldayken hayatın evde devam ettiğini ve döndüğünde onun da bu sürece dâhil olacağını kavramasına yardımcı olursunuz.
Çocuklarımız için daha umutlu ve sağlıklı yarınlar dileğiyle…