Anne, baba ve öğretmen birlikteliğinde ortak payda her zaman öğrenci olmalıdır. Her türlü davranış, her türlü yaklaşım öğrencinin gelişimi ve hayata hazırlanması dikkate alınarak belirlenmelidir.
Ali Rıza Çatal / Özel Sezin Okulu Eğitim Danışmanı
Dünyadaki değişim ve dönüşümün böylesine yoğunlaştığı günümüzde, hayata dair tüm alanların bilimsel gerçekler ışığında yeniden gözden geçirilmesi kaçınılmaz olmuştur. Kuşkusuz bu alanlardan öncelikli olanı eğitimdir. Bu nedenle eğitime ait her bileşeninin özenle değerlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması şarttır. Öğretmen veli ilişkisi, bu bileşenlerinden biridir. Konuya ilişkin önerilerde bulunmadan önce, öğretmen veli ilişkisinin tarihsel sürecine bakmakta yarar vardır.
Geçmişten Günümüze Öğretmen Veli İlişkisi
Toplumumuz, “Eti senin, kemiği benim” yaklaşımıyla şekillenmiş bir eğitim mirasına sahiptir. Günümüzde, bilinçli anne ve babalar ile yukarıdaki söylemi ilkel bulan öğretmenler sayesinde bu konudaki anlayış kısmen değişmiş olsa da, Anadolu’nun pek çok yerinde hala benzer şekilde devam etmektedir. Geçmişi asırlara uzanan bu anlayışın temelinde güven ve teslimiyet vardır. Böyle bir teslimiyet aynı zamanda, sınırları öğretmenin insafına terk edilmiş bir alan yaratmıştır. Kuşkusuz, pedagojik formasyonu yüksek, empatik düşünen öğretmenler bunu hiçbir zaman kötüye kullanmamıştır. Bilinen o ki, öğretmenlerin çok büyük bir bölümü, bu sonsuz güvene layık olmak için derin bir adanmışlık duygusuyla mesleğini yürütmüştür. Hatta sırf bu adanmışlık uğruna, kendini, öz çocuklarını, eşini ve evini ihmal eden çok sayıda öğretmen tanırız çevremizde.
Elbette tersine örnekler bulunmaktadır. Öğrencisini darp eden, öğrenim hayatını sonlandıran, sevgi yerine nefret duygusu geliştiren öğretmenler de yok değil. Ancak, bunları öğretmen olarak nitelemek, gerçek öğretmenlere haksızlık olacağı için ayrıca değerlendirilmelidir.
Veli tarafında da benzer bir yapı hep olagelmiştir. Anne ve babaların çok büyük kesimi öğretmene saygıda kusur etmezken, küçük bir bölümü, bilinçli ya da bilinçsiz, öğretmenle hep çatışma içinde olmuştur.
İnsanoğlunun eğitim serüveni, tarih öncesine uzanacak kadar eskidir ve bütün toplumlar bizdekine benzer süreçlerden geçmiştir. O zamandan beri köprülerin altından çok su akmıştır. Ancak bunca bilimsel gelişme ve asırlara dayanan insanlık birikime rağmen, hala bu alanda sayısız hata yapılmaktadır. Bunların bir kısmı siyasal niteliklidir ve ülkeleri yönetenler tarafından planlanmaktadır. Siyasal hataları bir yana bırakırsak, öğretmenlerin öğrencileri, anne ve babaların çocukları adına yaptıkları hatalar da az değildir. Ön yargısız baktığımızda, anne baba ve öğretmen hatalarının büyük ölçüde bilinçsizlikten kaynaklandığını görmekteyiz. Değilse, anne ve babaların canlarından çok sevdiği çocukları, öğretmenlerin ise kendilerini adadıkları öğrencileri için yaptıkları bunca hatayı akılla izah etmek mümkün değildir.
Konuya doğru katkıda bulunmak için, ülkemizdeki öğretmen veli ilişkisini bu olumsuz örneklerden arındırarak irdelemek gerekir.
Öğretmen Veli Çelişkisi Değil, Öğretmen Veli İş Birliği Gerekli
Çocuklar, bütün toplumların geleceğidir. Gelecek üzerine hesap yapanlar, öncelikle çocuklardan ve okullardan işe başlar. Adına eğitim dediğimiz bu önemli yaşantı, aynı zamanda ilgili toplumun geleceğini belirleyen yol haritasıdır. Bu yol haritasında hem insanın, hem de o toplumun geleceğine dair şifreler gizlidir. Böylesine önemli bir yapılandırma sürecinde, ülkeyi yönetenler kadar, anne baba ve öğretmenlere de önemli görevler düşmektedir. Sürecin, sağlıklı ve çocuk yararına işlemesi, paydaşların işbirliği yapmasıyla mümkündür. Bu anlamda anne, baba ve öğretmen birlikteliliğinde ortak payda her zaman öğrenci olmalıdır. Her türlü davranış, her türlü yaklaşım öğrencinin gelişimi ve hayata hazırlanması dikkate alınarak belirlenmelidir.
Öğretmen veli işbirliğinde yapmamız gerekenleri sıralarken, her eğitimci önce kendinden başlamalı ve bunu bir öz eleştiri olarak değerlendirmelidir
Öğretmen ve velilerle ilgili olarak aşağıda sıralayacaklarımız, genellikle resmi okullarda sıklıkla rastlanan tutum ve davranışlardır.
Öğretmenlerin Özen Göstermesi Gereken Hususlar
1.Eleştiriye Açık Olma
Biz öğretmenlerin önemli eksiklerinden biri, eleştiriye karşı tepkili olmamızdır. Eleştiriye yeterince açık olmadığımız durumlarda anne ve babalar, hakkımızdaki düşünce ve kaygılarını kolay paylaşmazlar. Nasıl paylaşsınlar ki? Hangi anne ve baba eleştiriden rahatsızlık duyan bir öğretmene, hoşlanmayacağı şeyler söyledikten sonra çocuğunu onunla baş başa bırakıp gidebilir? Oysa, formasyonu yüksek, özgüveni tam bir öğretmen, olumlu eleştiriden rahatsızlık duymaz, hatta, olumlu her eleştiriyi kendini geliştirmek ve olası hatalarını düzeltmek için bir fırsat olarak değerlendirir.
2.Veliyi Gereği Gibi Dinleme
İnsana saygının önemli gereklerinden biri de onu sonuna kadar dinlemektir. Veli öğretmen görüşmelerinde bu daha da önemlidir. Samimi bir ortam bulduğunda pek çok veli, öğretmenin, idarecinin, hatta rehber öğretmenin kendisini yeterince dinlemediğini ve bundan rahatsızlık duyduğunu ifade eder. Özellikle bir sıkıntı nedeniyle öğretmenle görüşmeye gelen velilerin ilgiyle ve dikkatle dinlenmesi esastır. İyi bir öğretmen, bu sıkıntıyla gelen velinin duygu, düşünce ve kaygılarını sabırla dinler ve söylediklerini önemsediğini hissettirir. Hatta daha net anlatması için ek sorularla ona yardımcı olur, tespitlerini not alır ve samimiyetle yanıtlar. Bilmeden yaptığı bir hata varsa medeni şekilde özür diler ve o arada, velilinin yanlış algıları varsa onları da uygun bir dille ifade eder.
3.Velide Karşı Taraf Olma Duygusu Yaratma
İnsan ilişkileri konusunda deneyimsiz öğretmenler, daha görüşmeye başlarken veli nezdinde, karşı taraf algısı uyandırır. Başlı başına bu algı bile iletişimi başarısız kılmaya yeter. Veli bir taraf, öğretmen karşı taraf! Böyle olunca da görüşme öğrenci üzerinden bir soğuk savaşa dönüşür. Sonuçta, veli de, öğretmen de gerilmiş vaziyette toplantıdan çıkar. Sonraki gelişmeler de böyle devam ederse, velinin memnuniyeti giderek azalır.
4.Veliyi Çocuğu Hakkında Yeterince Bilgilendirme
Anne ve babaların önemli şikâyetlerinden biri de çocuğu hakkında yeterince bilgilendirilmemektir. Bu bilgilendirmeyi okulundan ve özellikle de öğretmeninden bekler. Yeni hayatın bir gereği olarak, anne ve babaların çoğu yoğun iş yükü altındadır. Gündüz saatleri tamamen doludur ve akşam eve geldiklerinde çocuklarını uyumuş bulurlar. Bu durum çoğu kez onları hem duygulandırır, hem de kaygılandırır. Çocuklarına zaman ayıramadıkları ve onları ihmal ettikleri duygusunu yaşarlar. Başlarını yastığa koyup, bunu düşündüklerinde, yüreklerinde derin bir sızı hissederler. Bu durumdaki anne ve babalar çocukları hakkında okuldan, öğretmenden iyi şeyler duyduklarında inanılmaz derece mutlu olurlar. Bilinçli öğretmenler, hem işlerinin gereği, hem insani olması nedeniyle bu beklentiyi eksiksiz yerine getirir.
Öğretmenlerin veliyi bilgilendirmesinde dikkat çeken bir önemli eksiklik de, anne ve babaların hep olumsuz şeyler için aranmasıdır. Bilinçsiz bir öğretmen, anne ve babayı çocuğunu şikâyet edecek bir makam olarak görür. Şikâyet ettiği konular ise genellikle öğretmenin sorumluluk alanında olan hususlardır. Deneyimli bir öğretmen çocuğu anne ve babasına kesinlikle şikâyet etmez. Anne ve babayla yaptığı görüşmelerde öncelikle olumlu durumlardan bahseder, varsa iyi gitmeyen şeyler, onları da uygun dille ifade eder.
Anne ve Baba Tutumları
1.Öğretmeni Eleştirmede Ölçüyü Kaçırma
Her anne ve babanın öğretmene eleştirel bakma ve yanlışlarını gördüğünde düzeltilmesini isteme hakkı vardır. Bu yaklaşım, gelişmiş eğitim sistemlerinde sadece bir hak değil aynı zamanda anne ve babaların görevi sayılmaktadır. Çünkü, bu nitelikteki eğitim sistemleri veliyi, yapılan işin doğal bir paydaşı sayar ve ondan da yararlanmak ister. Ancak bu görevi yerine getiren veliler, tamamen yapıcı davranır ve süreçteki özel görüşmelerden sadece gerekli olduğu kadarını çocuğuyla paylaşır. Anne ve baba bu görüşmelerden olumlu sonuç alamazsa, çocuğunun eğitim hakkını başka bir kurumda ve öğretmende denemeyi tercih eder.
2.Öğretmeni Değersizleştirme Yanlışlığı
Bazı anne ve babalar çocuğunun yanında öğretmeni değersizleştiren konuşmalar yapar. Böyle bir tutum, çocuğun, öğretmen gibi önemli bir önderden ve modelden yararlanmasını engeller. Çünkü öğretmenden yararlanma, güvene dayalı bir etkileşimdir. Güvenin bittiği yerde olumlu etkileşimden söz edilemez. Değersizleştirme, öğrencinin öğretmene karşı saygısını yok eder. Bu da, disiplinsizlik ve başarısızlık şeklinde ortaya çıkar. Anne ve babaların bilinçsizce yaptığı bu hatayı telafi etmenin tek yolu, çocuğunu değersizleştirdiği bu öğretmenden almak olmalıdır. Değersizleştirme, tüm öğretmenler için yapılmışsa durum son derecede vahimdir. Çünkü çocuk hangi okula giderse gitsin, alacağı sonuç çok farklı olmayacaktır.
3. Ön Yargılı Olarak Hareket Etme
Kimi anne ve babalar okul ve öğretmen hakkında kulaktan duyma söylentilere fazlaca itibar ederler. Bu son derecede yanlıştır. Anne ve babaların her durumda çocuğunun öğretmeni hakkında duyduklarını netleştirme hakkı vardır. Bunu doğru kaynaktan sağlama olanağı varken, başka kanallara itibar etmek çoğu kez yanıltıcı olmakta ve esasen bir işe de yaramamaktadır. Oysa okula giderek ilk elden bilgi edinmesi ve gerekiyorsa çocuğu hakkında karar alması alkışlanacak bir davranıştır.