Çocuklarımıza, çocukluklarını geri vermeli ve zamanından önce büyümelerini engellemeliyiz. Aksi takdirde, “süper çocuklarımız” gelecekte hayal kırıklığı ve bunalımla karşı karşıya kalabilirler.
“Acele Ettirilmiş Çocuk” (Hurried Child), 1981 yılında, psikolog David Elkind tarafından aynı adla yayımlanan kitapta ortaya atılan bir kavramdı. Yazar, çocukların kısa zamanda çok hızlı bir şekilde büyümek zorunda bırakıldıklarının ve bu durumun getirdiği kısa ve uzun vadeli sorunların altını çiziyordu. Yıllar içinde David Elkind’ın ne kadar doğru bir öngörüde bulunduğu anlaşıldı. Her geçen gün çocuklar aileleri tarafından, akademik ve sosyal başarı için daha fazla zorlanıyor, adeta minyatür bir yetişkin haline getirilmek isteniyorlar. Ebeyenler yüzme dersinden alıp keman dersine götürdükleri, karate dersinden alıp resim dersine yetiştirdikleri arada fazladan matematik kursuna gönderdikleri çocuklarının birer “süper çocuk” olmalarını bekliyorlar. Ancak bu kadar koşuşturmayla tükenmişlik duygusu yaşayan çocuk hiçbir şeyden zevk almamaya başlamanın yanı sıra çocukluk dönemini de yaşayamamış oluyor.
Öncelikle çocuklara minyatür yetişkin gibi davranmamak gerekiyor. Çünkü çocuklar hayatı yetişkinlerin gördüğü gibi algılamaz. Çocukların acele ettirilmesinin önlenmesi ailelerin, okulların bu konuda duyarlılık geliştirmesi ile mümkün olabilir.
Ebeveynler günümüzün küresel rekabet ortamında çocuklarının başarılı olması için hiçbir frsatı kaçırmamaya çalışıyorlar. Başkalarının yaptığından daha azını yaptıklarında vicdan azabı hissediyorlar. Bu yüzden de çocuklarının zamanlarını kendi doğru buldukları şekilde düzenliyorlar. Bu da daha fazla ders, daha fazla sosyal ve kültürel aktivite anlamına geliyor.
Okular da çocukların acele ettirilmesine neden oluyor. Her yıl daha erken yaşta okumaları bekleniyor. Alfabeyi anlamak için henüz çok küçük olan çocuklar bu zorlama karşısında okumaktan soğuyor. Sınıfta oynamak isteyen, yerinde oturmak istemeyen çocuklar, “tembel” olarak mimleniyor. Halbuki o yaşta çocukların eğlenmeleri, notlar hakkında endişe etmemeleri gerekiyor.
Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışman Merkezi Uzman Psikolojik Danışmanı Belin Güner Nas www.milliyet.com sitesinde çıkan röportajda “Acele Ettirilen Çocuk” kavramı hakkında şunları söylüyor: “Yetişkin gibi davranan ama duygusal açıdan gelişemeyen ve ‘acele ettirilme’ psikolojisiyle yetiştirilen çocuklarda en çok sınav kaygısı oluşuyor. Başarısız olmaktan korkuyorlar. Zihinlerinde sınavlarla ilgili olumsuz ve endişe verici düşünceler oluşuyor. Düşük performans gösterdiklerinde, mükemmeliyetçi ebeveynleri iç ses olarak ‘az çalıştın, beceremedin’, ‘en iyi bu değildi’ diye onları rahatsız ediyor. Bu olumsuz düşünce ve kuruntular, çocukların sınav dönemlerini daha stresli, daha endişe verici hale getiriyor. Gözlemlerimize göre; sınav kaygısı yaşayan öğrenciler düşük sınav performanslarını akademik bilgilerinin değil benliklerinin değerlendirilmesi olarak görüyor. Bu nedenle de düşük benlik kaygısını sahip oluyor”.
Belin Güner Nas, “Acele Ettirilen Çocuk” psikolojisinden uzaklaştıracak belki de çocukları depresyondan koruyacak önerilerle tüm bu sorunların çözümlerini şöyle sıralıyor:
- Çocuklarınızı ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirin. Bu sayede onların psiko-sosyal gelişimlerine katkıda bulunabilirsiniz. Ancak bu etkinliklerin iyi planlanması ve çocuğun kapasitesinin çok üzerinde olmaması gereklidir.
- Serbest oyun oynamasına ve hayal kurmasına izin verin. Bu çocuklara bağımsızlık sağlar ve kim olduğunu hissettirir. Oyunlar aracılığıyla kendi kendilerine kalabilme şansına sahip olan çocuklar kendilerini daha iyi tanırlar, ihtiyaç ve isteklerinin daha çok farkına varırlar ve bunları ifade ederken daha rahat olurlar.
- Çocuklarınızı dinleyin. Ancak bu sadece size ne söylediklerini değil onların beden duruşlarını, yüz ifadelerini, ses tonlarını da dinlemektir. Dramaya giderken, ayakkabısını bağlarken keyfini ya da keyifsizliğini hissetmektir.