İngiliz yazar Neil Gaiman kitap okumanın özellikle de kurgu romanlar okumanın, daha iyi bir gelecek için neden şart olduğunu anlattı.
“Albert Einstein’a bir gün, çocuklarımız nasıl akıllı olur diye sormuşlar. Cevabı hem basit hem bilgece: “Çocuklarınızın akıllı olmasını istiyorsanız onlara peri masalları okuyun. Çocuklarınızın daha akıllı olmasını istiyorsanız onlara daha fazla peri masalı okuyun”.
İngiliz yazar Neil Gaiman 14 Ekim 2013 tarihinde Londra’daki Barbican Center’da bir söyleşi gerçekleştirdi. Çocuklara ve yetişkinlere yönelik onlarca kitabı bulunan ve Türkiye’de de iyi bir okuyucu kitlesi olan Neil Gaiman bu söyleşide, kitap okumanın özellikle de kurgu romanlar okumanın, daha iyi bir gelecek için neden şart olduğunu anlattı. İşte The Guardian Gazetesi’nin web sitesinde yayınlanan söyleşinin bir bölümü.
“(…) Bir sure önce New York’taydım. ABD’de büyük bir endüstri haline gelen özel hapishaneIerin inşaatı hakkında bir konuşma dinledim. Hapishane endüstrisi gelecekteki büyümeyi planlamak istiyordu. Kaç hücre gerekecek? Bundan 15 yıl sonra mahkum sayısı kaça yükselecek? vs. Ve bunu hesap etmenin çok pratik bir yolunu bulmuşlar. Basit bir algoritma. Tek yaptıkları 10 – 11 yaş çocukları arasında, kitap okumayanların (ve okuyamayanların) yüzde kaç oranında olduğunu hesaplamak. Tabii bire bir olmayabilir. Okuyan bir toplumda suç oranı sıfırdır diyemezsiniz. Ama okumamakla, suç oranı arasında çok gerçekçi bir korelasyon var.
Ben bu korelasyonun çok basit bir şeyden ileri geldiğini düşünüyorum: Okuryazar insan roman okur.
Bırakın sevdikleri kitapları okusunlar
Roman (Kurgu- kurmaca yazın) iki işe yarar. Birincisi okuma alışkanlığı kazandırır, okumayı sevdirir. Ne olacağını öğrenme dürtüsüyle bir sayfayı çevirmek, devam etmek isteği… Bu çok gerçek bir güdüdür. Sizi yeni kelimeler öğrenmeye, yeni düşüncelere dalmaya, devam etmeye sevk eder. Bunu öğrendiğiniz anda herşeyi okumak üzere yola çıkmış olursunuz. Ve okumak anahtardır.
Okuryazar çocuk yetiştirmenin en basit yolu onlara önce okumayı öğretmek sonra okumanın zevkli bir aktivite olduğunu göstermektir.Bu, okumaktan hoşlandıkları kitapları bulmak, bu kitaplara ulaşmalarını sağlamaktır.
Ben çocuklar için “kötü” kitap olduğunu düşünmüyorum. Ara sıra, yetişkinler arasında, bazı kitapları “kötü” ilan etmek ve okunmalarını engellemek moda olur. Bir dönem çizgi romanların okuryazarlığı gerilettiği ileri sürülmüştü. Böyle düşünmek saçmalıktan, züppelikten başka bir şey değil. Çocukların kitaplarını okumak istediği bir yazar kötü olamaz. Çocukların zevkleri farklıdır. Ayrıca her çocuk birbirinden farklıdır. İhtiyaçları olan hikayeleri bulurlar. Çocukları, yanlış şeyler okuduklarını düşünerek engellemeyin. Sevmediğiniz kurgu kitaplar, tercih edeceğiniz başka kitapların yolunu açacaktır. Ve herkes sizinle aynı zevkte olmak zorunda değildir.
İyi niyetli yetişkinler çok kolay bir şekilde bir çocuğun okuma sevgisini yok edebilirler. Onun sevdiği şeyi okumasını engelleyin ve doğru bulduğunuz sıkıcı kitabı verin. Bir nevi 21. yüzyıl Viktoryen “okuryazar yetiştime” modu. Karşınıza okumanın anlamsız ve sıkıcı olduğuna ikna olmuş bir nesil çıkacaktır.
Romanlar empati kurmamızı sağlar
Romanların işe yaradığı ikinci şey empati kurmaktır. Kurmaca yazın okurken, 32 harf, bir sürü noktalama işareti arasında hayal gücünü kullanarak bir dünya ve insanlar yaratırsın ve hayata onların gözünden bakmaya başlarsın. Başka şekilde gidemeyeceğin mekanları dolaşıp, başka şekilde tadamayacağın duygular hissedersin, farklı görüşler ve fikirlerle karşılaşırsın. Oradaki herkesin bir tür “kendin” olduğunu anlarsın. Ve kendi dünyana döndüğünde biraz değişmiş olarak dönersin.
Empati insanların bir araya gelmesine, sadece kendine dönük yaşamamasına olanak veren bir araçtır.
Okudukça, yaşamsal önemi olan bir gerçekle de karşılaşırsınız. Bu da şudur: Dünya böyle olmak zorunda değildir. Herşey farklı olabilir.
2007 yılında Çin’deydim. Fantazi ve bilim kurgu kitaplarının okunmasını yasaklayan kanun kaldırılmış ve kitaplar serbest bırakılmıştı. Bunun onuruna düzenlenen partiye katıldım. Bir ara üst yetkililerden birine, “Niye şimdi?” diye sordum. Şöyle cevap verdi: ”Çinliler başkalarının yaptığı planları gerçekleştirmekte çok başarılılar. Ama kendileri bir şey keşfedemiyorlar ve inovasyon yapamıyorlar. Hayal kuramıyorlar. ABD’ye bir delegasyon yollanıp Apple, Microsoft, Google gibi yerlerde çalışan ve geleceğimizi tasarlayan insanlarla konuşturuldu. Ortaya çıkan şey tüm bu yaratıcı insanların gençliklerinde bilim kurgu romanları okuduğuydu. Biz de bu konudaki yaklaşımımızı değiştirmeye karar verdik”.
Roman size farklı bir dünya gösterir. Hiç gitmediğiniz bir yere götürür. Diğer dünyaları ziyaret ettiğinizde, tılsımlı elmayı yiyenler gibi, içinde bulunduğunuz dünyadan memnun olmayı bırakırsınız. Memnuniyetsiz olmak iyi bir şeydir. Memnuniyetsiz insanlar dünyayı değiştirebilir, olduğundan daha iyi bir hale getirebilirler. Fark yaratırlar.
Hayal kurma sorumluluğumuz var
Geleceğe yönelik sorumluluklarımız olduğuna inanıyorum. Okuyucular, yazarlar, vatandaşlar olarak sorumluluklarımız var:
- Yalnızken veya umuma açık yerlerde zevk için okuma sorumluluğumuz var. Eğer zevk için okursak bizi görenler okumanın keyifli bir iş olduğunu anlarlar ve denemeye karar verirler.
- Kütüphaneleri destekleme sorumluluğumuz var. Kütüphaneleri kullanmaya, başkalarını da buna teşvik etmeye, kapatılan kütüphanelere karşı direnmeye mecburuz. Eğer kütüphanelere değer vermiyorsanız bilgiye, kültüre de değer vermiyorsunuz demektir. Geçmişin seslerine kulağınızı tıkıyarak ancak geleceğe zarar verirsiniz.
- Çocuklara yükses sesle kitap okuma sorumluluğumuz var. Sıkılsak da onlara sevdikleri hikayeleri tekrar tekrar okuma sorumluluğumuz var. Sesler çıkarıp, mimikler yaparak, onlar okumayı öğrenene kadar yüksek sesle okuma mecburiyetimiz var. Telefon mesajlarına göz atmadan, başka işleri bir kenara bırakıp tamamen kendimizi vererek bu bağı kurma zorunluluğumuz var.
- Dili kullanma, yeni kelimeler öğrenme sorumluluğumuz var. Dili yaşayan, akan, kelimeler ödünç alan, anlamların zamanla değişmesine olanak sağlayan, yaşayan bir organizma olarak görme sorumluluğumuz var.
- Biz yazarların, özellikle de çocuk kitapları yazarlarının okuyucularımıza karşı sorumluluğumuz var. Gerçek şeyler yazma zorunluluğu… Özellikle de hiç olmayan insanlar, yerler hakkında yazarken. Şunu unutmamalıyız; gerçek, olan bitenin içinde değildir. Bize kim olduğumuz hakkında söylenendir. Okurlarımıza asla sıkıcı, öğüt veren şeyler yazmamalıyız. Önemli olan şu dünyadaki kısa konaklamamızda topladığımız hikmeti, diğerlerine aktarmaktır.
- Hepimiz, yetişkinler, çocuklar, yazarlar, okuyucular, hayal kurmalıyız. Hayal etme sorumluluğumuz var. Hiç kimsenin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine inanmak kolaydır. Ama doğrusu, insanlar dünyayı değştirirler. İnsanlar geleceği gerçekletirirler. Bunu da herşeyin farklı olabileceğine inanarak ve hayal ederek yaparlar.
- Siyasetçilere ne istediğimizi söyleme sorumluluğumuz var. Okumanın önemini anlamayanlara, okumayı desteklemeyenlere oy vermeme sorumluluğumuz var. Bu particilik yapmak değildir. İnsanlığın ortak çıkarıdır.
Albert Einstein’a bir gün, çocuklarımız nasıl akıllı olur diye sormuşlar. Cevabı hem basit hem bilgece: “Çocuklarınızın akıllı olmasını istiyorsanız onlara peri masalları okuyun. Çocuklarınızın daha akıllı olmasını istiyorsanız onlara daha fazla peri masalı okuyun”. Einstein, okumanın ve hayal etmenin değerini anlamıştı. Umarım çocuklarımıza okudukları, okundukları, hayal ettikleri ve anladıkları bir dünya veririz.