17 Ağustos 2024

Anne-Baba Okulu: Doğru Anlaması ve Aktarması İçin Çocuğu Doğru Yönlendirmek

Ebeveyn olarak okulda yaşananın ne olduğunu anlamak için çocuğun doğruyu anlatmasını teşvik edecek sorular sormak önemli. Özel Sezin Okulu İlkokul Rehberlik Zümre Başkanı İrem Akter Kandil, çocuğa nasıl doğru soru sorulabileceğini anlatıyor.

Her çocuk düşer, kalkar, arkadaşından yanlış bir şey duyar, mutsuz olur, kırılır, iyileşir, öğrenir. Bunlar sosyalleşmenin gereğidir. Bir çocuğun gerçekten desteğe ihtiyacı olduğunda kendini doğru ifade edebilmesi önem kazanıyor. Bu yüzden çocukları olayları abartmadan ve doğruyu söyleyerek aktarmaya teşvik etmek kıymetli.

Anne-babaların görmedikleri bir ortamda çocuklarının neler yaşadığını merak etmesi çok normal. Bu merakın çocuğa nasıl yansıtıldığı ise onunla olan güven ilişkisinden çocuğun sorunlarla baş edebilme becerisine birçok başlığı etkiliyor. Yaklaşık 24 kişilik sınıflarda gün içinde iyi, kötü birçok farklı olay yaşanıyor. Sınıftan bir çocuğun ailesine bir şey anlatması, ailenin bunu başka ailelere aktarması, anlatmayan çocuğun ebeveyninin kendi çocuğunu anlatmak için zorlaması, ona sorular sorması çok yaşanan bir şey. Bu noktada ebeveyn olarak çocuğun okulda yaşadığı zorluğun ne olduğunu anlamak için çocuğun doğruyu anlatmasını teşvik edecek sorular sormak önem kazanıyor.

Kabul Süreci

“Benim çocuğum yalan söylemez” diye bir şey yoktur

Aslında yalnızca çocuk değil, konu insan olduğunda “o yapmaz”, “yalan söylemez” gibi keskin çizgiler yanıltıcı olabilir. Her insanın yalan söyleme/yanlış anlama ve aktarma potansiyeli vardır; başı sıkıştığında, bir konuyu farklı anlatmak istediğinde, bir arkadaşına kızdığında, hayal dünyasında kaybolduğunda… Çocuklara da bu gözle bakmak gerekir. Tıpkı yetişkinler gibi onlar da başlarına bir şey geldiğinde pembe, beyaz, siyah her türlü yalana ya da yanlış söze de başvurabilir. Bazen yalan söyleme amacı gütmeden, sadece yaşadığını yanlış anlamış ya da yanlış aksettiriyor da olabilirler. Biz yetişkinlerin bile yaşadığımız günlük olayları kendi perspektifimizden anlamlandırdığımız bir yerde, 5-10 yaş aralığındaki bir çocuğun gördüğünü, duyduğunu, öncesini sonrasını tartarak bizlere doğru şekilde anlattığını düşünmek yanılgıya yol açabilecek bir ön kabul. Bu durumların tümünün ebeveynin kabul çerçevesinin içinde olması ve çocukla iletişime bu kabulle başlanması gerekiyor.

Çocuğun ketum bir karakteri olabilir

Bazı çocuklar yaşadıklarını anlatmayı tercih ederken bazıları etmeyebilir. Çocukların karakterlerinde bu tip farklılıklar olabildiğini de kabul etmek önem taşıyor. Bu noktada ebeveyn “Neyi yanlış yapıyorum?” diye hatayı kendi tutumlarında aramadan önce çocuğun karakterini doğru analiz etmelidir. 

Çocuk Ne Zaman Yalana Başvurur ve Sakıncası Nedir?

Çocuklar, ebeveynleri onları bir konuda sıkıştırdığında, ondan zorla bir bilgi almaya çalıştığında doğrudan yaşadıklarını anlatabilir, yalana başvurabilir, yaşadıklarını abartarak aktarabilir ya da ailenin duymak istediklerini söyleyebilir. Dolayısıyla ebeveyn çocuğunun yaşamadığı şeyleri dinleyerek onun bunları yaşadığını zannedebilir; çocuğunun çok zorda olduğunu zannedebilir ya da gerçekten çok zorda olan ve desteğe ihtiyaç duyan çocuğun ihtiyacını göremeyebilir. 

Ebeveynler Neler Yapabilir?

Çocuğun doğru anlayıp aktarabilmesi için öncelikle başından itibaren ebeveynleriyle bir güven ilişkisi içinde olması önemlidir. Çocuk, yaşadıklarını ebeveyni onu yargılamazsa, dinlerse, duygusunu anlarsa ve yanında olduğunu hissettirirse anlatır. Ebeveynin tüm özverisine rağmen anlatmayan çocuk var mıdır? Evet, vardır. Bunun için de zaman gerekir. Çocuk gözlemcidir. Anne babanın çocuğuna sözel olarak vermeye çalıştığı güven, davranışlarıyla da tutarlı mı diye çocuk görmek ister. Bazen bu anlatma süreci zaman içinde açılır bazen karakterin bir getirisi olarak paylaşmak istememek olarak devam edebilir.

Güven ilişkisi kurmanın temel adımları nelerdir?

Onu emanet ettiğiniz kuruma güvenin

Bir anne-baba çocuğunu günün 8-10 saatini geçireceği, eğitim göreceği, sosyalleşeceği, kendini büyüteceği bir kuruma emanet ediyor. Çocuk, ne kadar anne-babasının güvendiği bir yerde olduğunu hissederse o kadar rahat eder. Okulla iş birliği içinde olmanız bu anlamda çocuğunuzu da rahatlatacaktır. 

“Bugün okul nasıl geçti?” sorusunun ona bir sorgulama hissi vermediğine emin olun

Çocuğunuz okuldan sonra eve geldiğinde ona gününün nasıl geçtiğini sorabilirsiniz. Bu soru aile içinde herkesin birbirine sorabildiği doğallıkta ve bir sohbet havasında olduğunda aile içi iletişimi teşvik eder. Ancak çocuğunuzun okuldaki yaşamıyla ilgili “İngilizce öğretmeni çok kitap okuttu mu?”, “Matematik bugün de zor muydu?” gibi spesifik sorular sorduğunuzda çocuk, sorgulandığını ve size rapor vermesini istediğinizi hissedebilir. Bu da sizin okul yaşamıyla ilgili endişe duyduğunuz, okula güvenmediğiniz izlenimini yaratabilir. Dolayısıyla gün sonu sohbetlerinin doğal ve olağan sınırlardan dışarı çıkmadığına emin olun.

“Ben buradayım” duygusunu verin

Çocuğunuza zorda kaldığında, iyi ya da kötü herhangi bir şeyi anlatmak istediğinde, yanlış bir şey yaşadığında, hangi duyguyu yaşarsa yaşasın yanında olduğunuzu hissettirmek önemli. Bu duyguyu verdikten sonra geri çekilmek ve ısrarcı olmamak da güven ilişkisini güçlendirir. Bu tutumda olduğunuzda bir gün mutlaka sizinle bir şeyler paylaşma ihtiyacı duyacaktır. Süreçte olumsuz bir şey yaşıyor ve anlatmadığını düşünüyorsanız, siz ebeveyni olarak zaten mimiğinden, hareketinden, duygularını yansıtma biçiminden bir terslik olduğunu fark edersiniz. O zaman da “Bir şey anlatmak istediğinde ben buradayım,” deyip geri çekilmek kıymetli olacaktır. “Okulda yaşadığın ve benim bilmemi istemediğin bir şey varsa öğretmeninden de yardım alabilirsin” demek, hem okula güvendiğinizi gösterir hem de çocuğunuza yardım alabileceği başka bir yetişkini işaret eder. Unutmamak gerekir ki bir ilkokul öğrencisi çok sevdiği bir arkadaşı ile küsmüş ya da anlaşmazlık yaşamış olabilir. Anne babasının öğüt vereceğini düşünerek paylaşmak istemeyebilir. Bazen çocuklara kendi sorunlarını çözmek için alan açmak onların büyümesi ve problem çözen bireyler hâline gelmesine destek olur.

Onun baş etmesi gereken durumları onun yerine çözmeyin

Örneğin okulda bir arkadaşıyla yaşadığı olumsuzluğu anlattığında “Bu konuyu onun annesiyle/öğretmeninle konuşacağım” yaklaşımıyla çözümü devralmayın. Çocuğu güçlendirmek adına onu “Sen bu olayı nasıl çözebilirsin? Gel birlikte bunu konuşalım.”, “Bu konuda yapabileceğin bir şey var mı? Ne yapsan kendini daha iyi hissedersin?” gibi sorularla yönlendirebilirsiniz. “Bilmiyorum” dediği takdirde ona ne yapması gerektiğini söylemek yerine ona “Bu konuyu arkadaşınla konuştun mu?”, “Olayı yaşadığın sırada orada olan bir yetişkinden destek istedin mi?” gibi seçenekler sunabilirsiniz. “Öğretmenimden destek istedim ama beni dinlemedi” gibi sunduğunuz tüm seçenekleri denediğini ama yine de kendi başına çözemediğini söyleyebilir. Bu şartlarda çocuğunuza söylemeden öğretmenine durumu haber verebilir, durumu aynı titizlikle kontrol altına alacak olan öğretmenine devredebilirsiniz. Dahil olmanız gerektiği durumlarda bunu ona belli etmeden yapmak daha doğru olacaktır. Fark ettiği takdirde sorunlarını sizin çözebileceğinize dair bir algı geliştirip ileride kendisi çözmeyi denemekten vazgeçebilir. 

Ebeveynler çocuğu nasıl doğruyu anlatmaya teşvik edebilir?

Kendi etkisini de fark ettirecek sorular sorun

Çocuğunuz size yaşadığı olayı “Üst sınıflardan büyük çocuklar koridorda bana vurdu” gibi bir cümleyle başladığı zaman anne baba olarak ne hissettiğinizi anlıyoruz. Bizler zaman zaman öğrencilerimizin yaşadıklarını detaylandırdığımızda yukarıdaki cümle şuna dönüşebiliyor; “Teneffüste koridorda koşuyordum, 3.sınıflar da koşuyordu, çarpıştık ve çok canım yandı”. Burada çocuk canının yanması ile yaşadığı zorluğu başka birini suçlayarak rahatlamaya çalışıyor olabilir. Konuyu detaylandırdığımız zaman yaşadığının ve aktarmak istediğinin ne olduğu yetişkin tarafından daha kolay fark edilebiliyor. Hatta zaman zaman bu detaylandırma çocuğa da iyi gelebilir ve olayı yanlış anladığını ya da aksettirdiğini kendisi de fark edebilir.

Sakinliğinizi koruyun

Çocuğunuz yaşadığı bir olumsuzluğu sizinle paylaştığında öncelikle sakinliğinizi koruyun. Çok fazla tepki verdiğiniz takdirde çocuğun da duygusu etkilenecektir. Aşırı tepkiler size bir şeyleri anlatmaya çekinmesine sebep olabilir.

Yönlendirici sorular sormayın

Detaylara inmek amacıyla sorular sorarken yönlendirici olmadığınıza dikkat edin. Örneğin “Canın çok mu acıdı?”, “Eşyanı alırken sana sormadı mı?” gibi “Evet/hayır” ile cevap verebileceği sorular yerine açıklamak için daha fazla kelimeye ihtiyaç duyacağı, sadece kendini değil başkalarının da bakış açısını veya duygusunu fark edip anlattığı olaya katacağı sorular daha doğru olacaktır. Böylece onu gerçek duygusunu anlatmaya teşvik etmiş olursunuz. Eşyasının izinsiz alındığını düşünen ve bu şekilde aktaran bir çocuk, konuşmanın doğru sorularla yönetilmesi ile aslında “Ben de ondan almıştım ya da biz aramızda böyle yapıyoruz, benden izin alması gerektiğini hiç söylememiştim” gibi kişisel farkındalıklara da kapı açabilir.

Çocuk yetiştirmenin zaman zaman zor bir yolculuk olduğunu biliyoruz. İnsan bazen ne kadar uzman tavsiyesi okursa okusun hayatın gerçekliğinde bildiklerini uygulamakta zorlanabiliyor. Böyle bir durumda olduğunuzu hissederseniz çocuğunuzun rehber öğretmenleriyle sorunlarınızı konuşabilir, bu sayede yaşadıklarınız özelinde uzman tavsiyeleri alabilirsiniz.



YORUM YAZ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


© 2021 Eğitim ve Ötesi