Oyun doğumumuzdan itibaren hepimizin hayatının bir parçası ve belki bir nefes alma alanı. Ancak çocuklar için bundan daha fazlası. 28 Mayıs Dünya Oyun Günü yaklaşırken çocukların yaşamında oyunun önemini düşünmek kaçınılmaz. Peki çocuklarla iletişimde oyuna dair her zaman aklımızda tutmamız gerekenler neler?
28 Mayıs Dünya Oyun Günü temsil ettikleriyle bize oyunun yalnızca eğlenceden ibaret olmadığını hatırlatıyor. Çocuklar öğrenme için oynamazlar ama oynarken mutlaka öğrenirler. Bu yüzden oyun oynamayı, sıradan yaşamın kesintisi olarak düşünmek yerine, temeli ve bir parçası olarak düşünmeliyiz. Hem Türkiye’de hem dünyada uzmanlar oyunun çocukların motivasyonlarını arttırdığını, oyun tabanlı öğrenme yöntemlerinin çok etkili olduğunu savunuyor.
Oyun uzmanı ve fütürist Yeşim Kunter, oyunun hem çocuklar hem de yetişkinler için çok önemli olduğunun altını çiziyor. Oyunun yaratıcılığı teşvik edici gücüne hepimizin ihtiyacı olduğunu düşünen Kunter, özellikle çocukların zihinlerinin gözlemlemek, keşfetmek, denemek için programlandığını söylüyor. Eğer daha çok oynayabilirsek ve daha oyuncu zihinlere sahip olursak, bu bizim yaratıcılığımızı geliştirecek ve hayata dair farklı bağlantılar kurabilmemizi sağlayacak.
Öğretmen ve yazar Erika Christakis, oyunun çocukların ekosistemini doğal olarak tetiklediğini ve motivasyonlarını arttırdığını anlatıyor. Aynı şekilde Dünya Oyun Birliği (IPA) üyesi, erken çocukluk eğitimcisi ve oyun savunucusu Prof. Dr. Belma Tuğrul da oyun ve çocuğu bir yapbozun iki parçası olarak görüyor. Çocukların oyunlarını ciddiye almayı, oyuna değer vermeyi ve anlamayı çocuğu anlamak ve ona değer vermekle eş görüyor.
Bu yüzden hem eğitimciler hem veliler olarak oyunun gücünü unutmamalı, çocuklarımızın gelişimi için oyunu bir araç olarak kullanmanın yollarını düşünmeliyiz.
- İlkokul çocuklarında oyunlaştırmanın gücünü unutmayın: Özellikle ilkokul çağındaki çocuklar için öğrenme, oyunlaştırmayla çok daha etkili hâle gelebilir. Bu yöntemle öğrenme eğlenceli hâle geliyor ve o yaşta bir çocuğun bilgiyi fark etmeden edinmesini sağlıyor. Böyle çocukların birçok konuyu aynı anda çalışmaya açık olacakları da biliniyor.
- Net cevabı olan sorular sormak yerine hayal gücünü teşvik edin: “Ne çiziyorsun?” gibi net bir cevabı olan sorular yerine “Bana çizdiğini anlat,” gibi daha ucu açık, hayal gücüne alan açan sorularla mümkün olacağını savunuyor. Uzmanlar, böyle bir öğrenme ortamının çocukların algılarını daima açık tutacağını söylüyor.
- Onları hazır oyun setleri yerine hayal güçlerini kullanabilecekleri oyunlarla tanıştırın: Oyun uzmanı ve fütürist Yeşim Kunter’in deneyimine ve aktarımına göre çağımızda çocuklar onlar için önceden hazırlanmış oyun setleriyle oynamaya alışık. Bu yüzden onların gözünde “oyuncak” sayılmayan objelerden oyun kurmak onlara zor geliyor. Oyuncak olmak için yaratılmamış objeleri bu amaçla kullanmanın önemi de burada ortaya çıkıyor: Onların yaratıcılığının gelişmesi için oyuncak olmayan şeylere de ihtiyacımız var.
- Onlara ne yapmaları gerektiğini söylemeyin, yalnızca yol gösterici olun: Araştırmalar, merak ve keşif gibi duyguları harekete geçiren oyunla öğrenme sırasında öğretmenin öğrenme hedefini daima aklında tutarak öğrencilere yalnızca yol göstermesi gerektiğini söylüyor.
- Oyunun en etkili ders olduğunu unutmayın: Oyun, öğrencinin iyi olma hâlini destekler ve çocukların doğal yolla öğrenmeyi sürdürdüğü bir yöntemdir. Bu yüzden bazen en anlamlı dersten bile daha kıymetlidir. Çocukların oyun kurarken ve oynarken hayata dair birçok şeyi öğrenir: Arkadaşlık, paylaşma, iş birliği, kazanma, kaybetme…
Oyun, çocuklar için gerçek hayatın bir prototipi gibidir. Onların deneyerek ve yaşayarak öğrendikleri bir alan olan oyun için fırsat yaratmak çocukların çevresindeki yetişkinlerin sorumluluğudur.