Öğretmenle öğretmen arasında, öğretmenle öğrenci arasında, öğrenciyle öğrenme süreci arasındaki sınırları yıkabilmek için öğrencilerin ne istediklerini ve neye ihtiyaç duyduklarını öğrenmeliyiz.
Merakı Tetiklemek
Öğrenciler meraklarını tetikleyen, daha derin anlama isteği uyandıran ödevlere, derslere ihtiyaç duyarlar. İnsanlar yaratılışları gereği birçok farklı konuyu merak ederler. Einstein hayatı boyunca yer çekimi, mekan ve elektromanyetik ışınım arasındaki ilişki üzerine kafa yordu. Deborah Tannen, dilbilim psikoloğu, yıllarca, erkekler ve kadınların manalı sohbet etmelerini kısıtlayan engelleri araştırdı. Müfredatın merakı tetiklemesini nasıl sağlayabiliriz? İki özelliği barındırmasına dikkat ederek: konu hakkındaki bilgi parça parça veya aykırıdır ve öğrencilerin kişisel hayatlarına değmektedir.
Bir bilgi çok düzenli bir şekilde verilmediğinde onu daha iyi anlamak için çaba sarfederiz. Çok iyi organize edilmiş alıştırma kitaplarının öğrencilerin ilgisini nadiren çekmesini bu şekilde açıklayabiliriz. Öğrencilerin merakını “gizem” stratejisini kullanarak tetikleyebiliriz.
Sınıfı bir problemle yüzyüze getirirsiniz. Örneğin: “Dinozorları ne yok etti?”. Ve bazı bilimsel ipuçları verirsiniz. Bu ipuçları şunlar olabilir:
- Memeliler dinozorları öldüren değişimlerin üstesinden gelmeyi başardılar.
- Stres altındaki tavuklar daha ince kabuklu yumurtalar yumurtluyorlar.
- Çiçekli bitkiler arttıkça dinozor nüfusu da arttı.
- Bazı çiçekli bitkiler alkaloid içeriyordu.
Öğrenciler gruplar halinde çalışıp, bilimsel kanıtları araştırarak bir sonuca varmaya çalışabilirler. Öğrencilerin şaşırtmalı hipotezlerle günlerce uğraşarak sonunda gerçeğe ulaştıklarında büyük keyif aldıklarına çok kez şahit olduk.
Konuları öğrencilerin kişisel hayatlarıyla ilişkilendirmeye gelince; Buradaki bağlantı yüzeysel olmamalıdır. Bu hem üstesinden gelinebilir hem de çözümlenmemiş bir konu olmalıdır. Örneğin ergenlerin uğraştıkları meseleler nedir? Bunları nasıl müfredatla ilişkilendirebliriz? Aşağıda bazı örnekler yer alıyor:
Konuyu Öğrencilerin Hayatlarıyla İlişkilendirme
Ergen sorunları | Konu | Bağlantı |
Kimlik arayışı: Kim olmak istiyorum? Ne olmak istiyorum? | Yüzdeler | Hoşlandığınız ve hoşlanmadığınız şeyleri belirlemek için farklı aktivitelere ayırdığınız zamanı yüzdelere bölün. |
İlişkiler ve itibar: Ailemin ve arkadaşlarımın benim hakkımdaki fikirleri ne kadar önemli? | Jane Austen’in “Emma” sı | İtibar ve reputasyonun, Emma’nın fikirlerini nasıl etkilediğini tartışın. |
Sorumluluk: Ne için sorumluluk almayı istiyorum? Benden ne bekleniyor? | Ekoloji | Çevre için çalışan sivil toplum örgütlerini araştırın.. |
“Özgünlüğü” Teşvik Etmek
Öğrenciler, özgünlüklerini ve yaratıcılıklarını ifade etmek, kim olduklarını ve kim olmak istediklerini keşfetmelerini sağlayacak çalışmalar yapmak isterler. Ancak ne yazık ki okulların yaratıcılığa geleneksel yaklaşımı kişisel ifadeleri teşvik etmemektedir. Bunun için birçok neden vardır.
Öncelikle okullar ders programlarını kişisel ifadeden çok teknik konular üzerine kurarlar, örneğin sanat konusunda. İkinci olarak en yetenekli öğrenciler öne çıkarak diğerlerinin gölgede kalmasına neden olur. Gölgede kalanlar fazla geri bildirim almazlar ve motivasyonlarını kaybederler. Son olarak da okullar genellikle yaratıcılığı bir tür oyun gibi görürler ve yaratıcı bir işi anlamlandıracak ciddiyetten yoksun kalınır.
Peki kendini ifade nasıl teşvik edilir? İşte bazı yollar:
Yaratıcı projeleri öğrencilerin kişisel fikirleri ve endişeleri ile ilişkilendirin: En favori öğretmenlerimizden biri seramik dersinde çocuklardan, eski medeniyetlere ait toplulukların evlerinde bulunmuş objeleri incelemelerini istedi. Sonra onlardan kendi evlerine olan duygularını yansıtacak bir seramik obje tasarlamalarını istedi.
Dinleyici kitlenizi genişletin: En yaratıcı projelerden birinde, her ortaokul öğrencisi cemiyet içinde yaşlı biriyle bağlantı kurup onun otobiyografisini yazdı.
Öğrencilere farklı seçenekler verin: Öğrencilerin farklı fikirler yürütebilmelerini, olaya farklı bakış açılarından bakabilmelerini sağlayın.
Soyutlama stratejisini kullanın, böylece bir biçimi iyi anlamalarını sağlayın (Marzano 1992): Genellikle öğrenciler video sanatını bir kitaba tercih ederler çünkü bu daha az talepkar bir yöntemdir ve fazla derinleşme istemez. Öğrencilere bir biçimin özünü soyutlamayı öğretmek yaklaşımlarını değiştirecektir. Bir biçimin örneklerini incelemekle işe başlayın (bilimkurgu hikayeler, poster sanatı, soneler, günlükler, televizyon haber programları) Çalışmaların yapılarını inceleyin ve standartlarını belirleyin. Sonra öğrencilere bu biçim içinde, kendi düşünce, ilgi ve kaygılarını ifade edecek şekilde kendi çalışmalarını yapmalarını isteyin. Son olarak öğrencilerden kendi çalışmaları hakkında şu dört soruyu sormalarını isteyin: Tekniğim ne kadar iyi? Seyirciye (dinleyiciye) başarılı bir şekilde ulaşabildim mi? Çalışmam görüşlerimi yeterli şekilde yansıtıyor mu? Biçimi doğru kullanmış mıyım?
Bazı kişiler bu modeldeki imkan kısıtlamasının öğrencilerin kendini ifade etmesini zorlaştıracağını ileri sürüyor. Ama bizim deneyimlerimiz tam tersini gösteriyor. Öğrencilerin kendilerini ifade etme dürtüsü başkalarının da değer vereceği çalışmalar yapma dürtüsüne doğru yol alıyor. Düşük standartlar kaliteli iş çıkmasını engelliyor.
Akran İlişkisini Teşvik Etmek
Öğrenciler değer verdikleri akranlarıyla ilişkilerini pekiştirecek çalışmalar yapmak isterler. Kişiler arası ilişkilere olan dürtü tüm hayatımıza nüfuz eden bir dürtüdür. Bazılarımız karşılıklı olan bu ilişkilerde daha çok gayret sarf eder: “senin sunduğun benim için değerllidir, benim sunduğum senin için değerlidir”. Karşılıksız, dengesiz ilişkiler geçici olur ve fazla bir enerji ve ilgi uyandırmazlar.
Bu kavrayış sınıftaki hayata nasıl uyarlanır? Bir öğrencinin ödev algısını düşünün. Ödev üzerinden gidebilecek tek ilişki öğrenci ve öğretmen arasındadır. Bu dengesiz bir ilişkidir. Öğrenciler, öğretmenlerin, onların bilgisine ihtiyacı olmadığını bilir. Öğretmen de günde 145 öğrencinin her biriyle derin bir bağ kuramayacağını bilir.
Ama ödevin tamamlayıcı olduğunu düşünün. Bir öğrenci kaplumbağalar hakkında bir diğeri yılanlar hakkında ve üçüncüsü kertenkeleler hakkında araştırma yapıp, bu sürüngenleri karşılaştırdıkları bir poster hazırlayabilirler. Burada öğrenciler birbirlerinin bilgisine ihtiyaç duyarlar. Bu tür çalışmaların öğrencilerin motivasyonunu, okuma, yazma becerilerini artırdığına şahit olduk.
Sınıf Performasını Ölçmek
Öğretmenler olarak önce kendi performansımızı değerlendirmeliyiz. Daha önce tartıştığımız dört amaca insanlar farklı ağırlıklarda önem atfederler. Sizin için hangileri özellikle önemlidir? Bir tercih sınıftaki performansınızı nasıl etkiliyor? Sınıf şartlarının öğrencileri ne ölçüde teşvik ettiğini veya engellediğini anladıkça daha başarılı, daha meraklı, daha katılımcı bir okul sistemine yaklaşabiliriz.
Tüm öğrenciler farklı seviyede, hakimiyet, kavrama, kendini ifade ve olumlu akran ilişkileri isterler. Düşünün ki bu dört motivasyon hakkında sınıfta öğrencilerinizle bir tartışma açtınız. Acaba kendileri ve sınıfları hakkında neler söyleyecekler? Kendi motivasyonlarına uygun şekilde çalışmalarını dizayn etmelerine acaba yardımcı olabilir miyiz?
Son olarak, değişim sürecini değerlendirebiliriz. Hangi profesyonel şartlar öğretmenlerin motivasyonunu düşürüyor? Okul personeli arasında anlayış ve saygıyı artırabilmek için öğretmen gelişimini yeniden dizayn edebiliriz.
Öğretmenle öğretmen arasında, öğretmenle öğrenci arasında, öğrenciyle öğrenme süreci arasındaki sınırları yıkabilmek için öğrencilerin ne istediklerini ve neye ihtiyaç duyduklarını öğrenmeliyiz. Sonuç olarak her günün akşamında daha fazla öğretmen, öğrencilerinin yüzündeki merak, heyecan ve azim yansımalarını hatırlayarak başını yastığa koyacaktır.
Tablo: Beane, J. A., and R. P. Lipka. (1986). Self-Concept, Self-Esteem, and the Curriculum. New York: Teachers College Press.