Şu anda Japonya’da İngilizce öğretmenliği yapıyorum. Burada geçirdiğim zaman boyunca buradaki eğitim ile Avustralya’da büyürken edindiğim deneyimleri karşılaştırma fırsatı buldum. Şimdi sizinle Japon eğitim sisteminin Batı dünyasından (en azından Avustralya’dan) farklılaştığı noktaları paylaşacağım.
1. Japon öğrenciler “道徳 (Dōtoku)” öğreniyor
“Gençlerin zihinlerini eğitirken kalplerini eğitmeyi de unutmamalıyız.” Dalay Lama
Japon öğrenciler ilkokuldan itibaren Dōtoku diye bilinen derste ahlâk ve etik öğreniyor. Aslında uzun yıllardır uygulanmakta olan bu ders, 2018 yılında tam teşekküllü konuları, ders kitabı ve müfredatıyla eğitim sistemine dâhil edildi. Bu değişim, Başbakan Abe yönetimi ülkede okul içinde zorbalığa dikkat çekmeye başladığında gerçekleşti.
Bundan önce ders ad-hoc temelde, yani aynı amaca yönelik farklı yöntemlerle uygulanıyordu; öğretmenler kendi materyallerini tasarlıyordu ve bir konu yerine bir aktivitede ortaklaşıyorlardı.
Dōtoku, öğrencilerin ahlâki çelişkileri ve verilen bir durum karşısındaki muhtemel aksiyonları düşünmesini sağlıyor. Hatta Japon Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaya konan amaç “öğrencilerin ahlâki zihniyeti, hükümleri, etkileşimleri ve tavırları dâhil olmak üzere ahlâkını geliştirmek” olarak tanımlanıyor.
Bence Dōtoku süper bir fikir! Tanıdığım birçok insan (kendim dâhil) ahlâk ve etiğe dair derinlikli soruları ancak üniversite zamanında dikkate almaya başlıyor. Bu konuları daha genç bir yaşta anlamak faydalı olur.
2. Öğrencilere sınıf tekrarı yaptırılmıyor
Çocukluğunu Avustralya’da geçirmiş biri olarak bir ya da iki kere bir çocuğun bireysel sebeplerden dolayı sınıf tekrarına bırakıldığına denk gelmişimdir. Bu bana hep mantıklı geliyordu – Bir öğrenci beklenen en düşük nota bile ulaşamamışsa bir sonraki seneyi takip etmekte zorlanabilir. Evi zayıf bir temel üzerine inşa edemezsiniz, değil mi?
Japonya bunun tam tersi görüşte. Bir sene sınıfta bırakılmak geçerli bir seçenek sayılmıyor. Sınıfta bırakmanın öğrencinin özgüvenini ve okula devam etme motivasyonunu olumsuz etkileyeceğine inanılıyor. Bu görüş özel ihtiyaçları olan öğrenciler için de geçerli. Avustralya’da özel ihtiyacı olan bir öğrenciyi sınıfından ayırma kararı okula bağlıdır. Japonya’da bu karar ebeveynler tarafından veriliyor. İtibarın zedelenmemesinin çok önemsendiği bir ülkede birçok ebeveyn bunu onaylamayacaktır.
Japonya’nın yaklaşımına katılmasam da özgüven noktasında onlara hak vermek zorundayım. Okulda geri kalıyor olsam bir yıl sınıfta bırakılmayı hiç istemezdim.
3. Rutinler farklı
Japonya’da, Batılı okullarda görmediğimiz bir sınıf düzeni ve yapısı var.
- Her ders bir 日直 (Nicchoku) tarafından başlatılır. Nicchoku, o gün sınıfın liderliğini üstlenir ve dersin başladığını kabul eden kişidir. Öğretmen ve öğrenciler başlarını eğer ve “Onegaishimasu!” derler, bu söz bu bağlamda “Lütfen birlikte çalışalım” anlamına gelir. Ders saati bittikten sonra Nicchoku dersi sonlandırır. Herkes ayağa kalkar ve “Arigatou gozaimashita!” (Teşekkürler!) diyerek başını eğer. Nicchoku her gün değişir.
- Sınıf içinde konuşmak ya da soru sormak için öğrenciler konuşmaya başlamadan önce ayağa kalkar ve sandalyelerini iter. Bitirdikleri zaman sandalyelerine dönerler.
- Her dersin sonunda ders hakkında bir yansıtma yapmak için öğrencilere beş dakika ayrılır. Öğrencilerin dersle ilgili geri bildirimler verirler. Ne öğrendiklerini, hangi kısımlardan zevk aldıklarını anlatırlar. Bazen bu yansıtma etkinliği sözlü biçimde değil, bir kâğıda yazıp öğretmene teslim edilerek de yapılabilir.
- Bir öğrenci öğretmenler odasına girmeden önce “Affedersiniz” veya “Böldüğüm için özür dilerim” anlamında gelen “Shitsureishimasu!” sözünü söyler. Odadan çıkacağı zaman aynı sözü tekrar ederek çıkacağını duyurur.
- Öğrenciler bazen okula giriş-çıkışları sırasına öğretmenler odasına uğrayarak selam verir.
Japon okullarındaki bu küçük ifadelerin büyük bir hayranıyım. Bu rutin, düzeni sağlıyor ve öğrencilerin ciddiyetleri ile çevresindekilere saygılarını ifade edebilecekleri bir alan görevi görüyor.
4. Japon öğrencilerin çok fazla sorumluluğu var
Batılı okulların aksine, Japon öğrencilere erken yaşta çok fazla sorumluluk veriliyor.
Japon okullarında çok az sayıda temizlik personeli var. Temizlik, büyük oranda öğrencilerin sorumluluğunda. Yerleri paspaslamak, kara tahtaları silmek, süpürmek ve bahçeyi temizlemekten sorumlular. Zira temizlik, küçük yaşta öğrenilmesi gereken bir alışkanlık ve öğrenciler sınıflarını gerçekten oldukça temiz tutuyor. Hâlbuki Batılı okullarda öğrenciler sınıflarını temiz tutmaya teşvik ediliyor, evet, ama temizlik ve bakım personeline daha çok ihtiyaç duyuluyor.
Bir de öğrencilerin neredeyse hiç destek almadan kendi aralarında dağıtabildikleri Kyūshoku, yani öğle yemeği var. Her gün öğle arası sırasında her sınıftan bir grup öğrenci gıda güvenliğine uygun kıyafetler giyerek yiyecek bidonlarını içecekler ve çanak çömlekle birlikte sınıflarına taşır. O gün görevli olan grup, porsiyonları sınıf arkadaşlarına böler ve servis eder. Yemekten sonra temizlik için tüm öğrenciler birlikte çalışır.
Son açıklamalar
Batılı ülkelerin aksine Japonya’nın çok benzersiz bir okul kültürü olduğu ortada. Ahlâk eğitimi ve öğrenci sorumluluğu gibi taraflar son derece ilham verici ve bence mutlaka Batılı okulların sistemine dâhil edilmeli.
Ama Japonya’nın okul sisteminde her şey de mükemmel değil. Hâlâ öğrenciler adına yaratıcılığı ve problem çözme becerilerini öne çıkarabilecekleri birçok alan var. Dershaneler (Japonya’da çok yaygınlar) ve acımasız sınavlar, ezberci eğitimin üreme alanları. Ayrıca, Japonya’daki öğrenciler genellikle çok utangaç, özgüvenleri eksik ve hata yapmaktan çok korkuyorlar. Öğretmenler de disiplinle ilgili sorunlar yaşıyor ve sınıfta dikkati dağılan ya da uyuyan öğrencilere karşı çok pasifler.
Tüm bunlarla sizin okul deneyiminiz nasıl karşılaştırılabilir? Yorumlara yazın.
*Bu makale, Rahil Chadha’nın 2 Ekim 2022’de medium.com’da yayınlanan yazısının çevirisidir.