9 Eylül 2023

İlkokulda İlk Günler: Ebeveyn Olarak Neler Yapabilirim?

İlkokullu olma yolculuğu bir çocuğun hayatındaki önemli dönüm noktalarından birisi. Çünkü okul onların hayatı, ilişkileri, öğrenmeyi öğrendikleri bir yaşam prototipi. Tıpkı hayat gibi, bu yolculuk da hem çocuğun hem ebeveynlerin karşısına bazı soru ve sorunları ilk kez çıkarabilir.

Çocuk okula sırtında o yaşına kadar topladıklarıyla dolu kocaman bir heybeyle gelir. O güne kadar öğrendikleri, genetik özellikleri, oluşmuş karakteri, bireysel gelişim adımları… Hepsini bu heybede taşır. Okul yaşamı boyunca kazandıklarını da buraya ekler. Bu bir büyüme, gelişme, öğrenme sürecidir ve özellikle ilk başlarda hem öğrenciler hem de velileri için bir adaptasyon gerektirir. Peki ebeveynler bu süreçte neler gözlemleyebilir, bunlar karşısında nasıl davranmalıdır?

Sevgi ve ilgi dengesini sağlayın.

Biz yetişkinlerin çocuklardan beklentileri farklı olsa da onların bizden tek beklentisi sevgi ve ilgiyi hissetmektir. Onların bu ihtiyacını karşılarken sevgi-ilgi ile kural dengesini korumaya ve sevgi-ilgi ile ebeveyn olarak çocuğun her dediğini gerçekleştirmek arasındaki ince çizgiye dikkat etmek önem taşıyor. 

Okulda başka, evde başkaysa kuralları gözden geçirin.

Bir çocuğu değerlendirirken benzer davranışları her yerde gösterip göstermediğine dikkat etmek yol göstericidir. Okulda farklı, evde farklı olan bir çocuğun davranışları, farklı davrandığı yerlerdeki kurallar ve sınırlarla ilgili olabilir. İlkokula başladığında okulda kurallarla tanışan çocuk, evde de kurallara ihtiyaç duyar.

Ona rol model olun.

Çocuk duyduğunu değil, gördüğünü yapar. Bu yüzden sizler çocuğunuzun aynasısınız. Bu yüzden onu yetiştirirken sahip olduğunuz teknik bilgiden çok davranışlarınızla ona nasıl örnek olduğunuz öne çıkıyor. Çocuklara bir şey öğretmenin temeli, iyi bir rol model olmaktır. 

Gelişim sürecine bağlı uyumlanma sorunlarını normal karşılayın. 

Her çocuk farklı bir gelişim yolculuğundan geçiyor. Bu yüzden her birinin uyumlanma yolculuğunun da farklı olması normal karşılanmalıdır.

Ayrılık kaygısı yaşayan çocuğunuzu okula göndermekten vazgeçmeyin.

Çocuklar okula başlarken ayrılık kaygısı yaşayabilir ve bu durum bazı çocuklarda çok uzun sürebilir. Her sabah okula gitmemek için ağlayabilir, gitmek istemediğini söyleyebilir. Burada sorun okulla ilgili değil, evden ayrılmak istememesiyle ilgilidir. Bu genel bir anksiyete sorununa işaret edebileceği gibi çocuğun evdeki rahat ortamını sevmesinden de kaynaklanıyor olabilir. Böyle durumlarda çocuğun okula gönderilmesi, onun okula dair gelişimini tamamlaması için önemlidir. Aksi takdirde gitmemenin bir seçenek olduğunu düşünecek ve okula alışmakta zorluk çekecektir.

Kural koyarken her zaman kararlılığınızı koruyun.

Çocuklar güvendikleri büyüklerinin; ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin, ne yaptıklarını bilen bir tavırda olmalarını ister. Kararlı ve net olduğunuzda bunun kurallar çerçevesinde çocuğunuzu rahatlattığını görürsünüz. 

Kaygılı bir çocuğa çok fazla bilgi vermeyin.

Çok fazla bilgi verdiğiniz zaman o bilgilerin her biri başka bir şeyi tetikleyebilir. Bu yüzden yaptığınız açıklamaların kısa bir özet şeklinde olmasına dikkat edin. 

Önce kendi anksiyetenizi tedavi edin.

Çocuklarda anksiyetenin tedavi edilmesi çok önemlidir çünkü öğrenmeyi olumsuz yönde etkiler. Bunu yaparkenki ilk adım, anne ve babanın kendi anksiyetesiyle mücadele etmesidir. Çünkü anksiyete bulaşıcıdır; hem genetik olarak hem de çevresel faktörlerden etkilenerek oluşur.

Onu bir konuda uyarırken ne yalvarın ne de bağırın, uyarının sebebini anlatın.

Yalvardığınız zaman çocuk söylediğinizi bir kural olarak algılamaz. Bağırdığınızda ise neden kızdığınızın sebebini anlamaz. Bunların yerine sakin bir şekilde uyarınızı yapın ve sebebini anlatın.

Akran ilişkilerinde sorunların ona iyi geleceğini unutmayın.

Çocuğun kurduğu ilişkiler, onun gelişimine çok katkı sağlar. Özellikle yaşıtlarıyla kurduğu ilişkilerde gerçekten arkadaşlık edebiliyor mu, çok fazla arkadaşı var ama hiçbiriyle bağı yok gibi bir durum söz konusu olabilir mi, sınırlarını koruyabiliyor mu diye incelemek, onun sosyal yaşama hazırlığı için önem taşıyor.

Kaygılı bir çocuğa yalan söylemeyin ancak çok açık bir şekilde gerçeği de belirtmeyin. 

Örneğin depremlerden etkilenmiş bir çocuk, ebeveynlerine sürekli “Siz ölecek misiniz?” diye sorabilir. Bu kaygıyı dindirmek için ona bilimsel ve yüzde yüz doğru açıklamalar yapmak yerine “Ölmeye niyetimiz yok,” gibi hem doğruluğu olan hem de onun kaygısını dindirmek için yeterli olacak bir cümle söyleyebilirsiniz. 

Veli olarak okulla ilişkinizde dengeyi koruyun.

Altı yaşına kadar çocuğun hayatındaki kahraman ailesidir. Okula başladığı andan itibaren ise öğretmenini kahraman olarak görmeye başlar. Bu yüzden aileler ile öğretmenlerin ilişkisinin sağlıklı olması, çocuk için önem taşır. Bunun yanı sıra veli olarak okulda geçirdiğiniz zamanı da dengelemek gerekir. Çocuğu okula bıraktıktan sonra sabahtan akşama kadar kapıda bekleyen de çocuğu okula bırakıp bir daha hiç ilgilenmeyen veli de olmamak kıymetlidir.

Kaygılı bir çocuğa çok sert davranmayın.

Çocuk kaygı altındayken bağırıldığı zaman bağlantılarını keser ve kendini korumaya alır. “Mum gibi”, kıpırdamayan, bomboş bakan çocuklar olarak karşımıza çıkarlar. Bu yüzden çok sert ebeveyn de çok sert öğretmen de iyi değildir.

Ona sorumluluk verin.

Çocukların sorumluluk alma bilinci küçük yaşta başlamalıdır çünkü bu sonradan çok kolaylıkla edinilebilen bir alışkanlık değildir. Çocuk, yürümeye başladığı günden itibaren ona yaşına ve gelişimine uygun sorumluluk vermek gerekir. Örneğin oyuncaklarını toplamak bir sorumluluktur; siz ona destek olabilirsiniz ancak bunun temelde kendisinin görevi olduğunu bilmelidir. Sorumluluk verirken bazı noktaları göz önünde bulundurmak gerekir:

– Yardım etmek sorumluluk değildir: 

“‘Masayı toplamaya yardım et,’ diyorum, hiç yardım etmiyor” diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak burada “yardım etmek” sözünün alt metnini biraz daha derinden okumak gerekir. “Yardım”, “bu görev benim, ama sen bana destek ol” demektir ve çocuğu o işin onun sorumluluğunda olduğu bilincini aşılamaz. O yüzden onun sorumlu olduğu işler için bu sözü kullanmamak gerekir.

– Onun işlerini siz yapmayın: 

Çocuğun kendi sorumluluğunda olan bir işi yapmadığında o işin aksayacağının farkında olması önemlidir. Bir başkası sürekli onun arkasından onun sorumluluklarını yerine getirirse çocuk bir süre sonra bu bilinci yitirir. Örneğin ödevinin takibini velisi yaparsa çocuk ödevin kendisine ait olduğunu unutur.

– Saatli program yaparak destek olun: 

Program, çocuklar için çok rahatlatıcıdır. Eve geliş saatine göre ona sorumluluklarını yerine getirebileceği bir program yaratabilirsiniz. Örneğin saat altı ila yedi arasını ödev saati olarak bilmek, onu ödevini yapmak için güdüleyecektir.

– Yerine getirmediği sorumlulukları için bedel ödemeyi öğretin:

“Ceza” sözü korkutucu gelebilir ancak çocuk, yerine getirmediği bir sorumluluk için bedel ödemeyi öğrenmelidir. Yapmadığında başına hiçbir şey gelmiyorsa, yapmamayı alışkanlık hâline getirmesi yüksek bir olasılıktır. 



YORUM YAZ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


© 2021 Eğitim ve Ötesi