21 Ekim 2023

Bugüne Işık Tutan Köy Enstitüleri

Cumhuriyetimizin geride kalan 100 yılında, önümüzdeki 100 yıl için umut ışıkları var. Bunlardan biri de 1940-1954 yılları arasında nice insan yetiştiren Köy Enstitüleri. Bu yazı, Köy Enstitülerinin 100. yılımızı kutladığımız bugünlere dahi ışık tutmaya devam eden yaklaşımlarını araştırıyor.

Bundan tam 83 yıl önce, cumhuriyetin ilk yıllarında köyleri, o köylerden yetişen aydınlık çocukların kalkındırması umuduyla kuruldu Köy Enstitüleri. Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirecek öğretmen okullarına ihtiyaç vardı. Uzun yıllar birer eğitimci olarak biriktirdiklerini bu projede birleştiren Hasan Âli Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç, alışılmışın dışında bir eğitim modeli tasarladı. 

Köy Enstitüleri’nin kurulduğu yıllarda 40 bin köyden 35 bininde okul yoktu. Okul olan köylerle ilgili İsmail Hakkı Tonguç, yaptığı ön araştırmada şöyle raporlamıştı: “Okulu olan köyler ile okulsuz köyler arasında yaşam farkı yoktur. Okul, köylerde yaşam değişikliğine neden olamamıştır.” Bu yüzden köylerin var olandan farklı bir sisteme ihtiyacı vardı. Teorik bilgiden ibaret ve duvarların arasına sıkışmış geleneksel eğitim algısından sıyrılan bu model, tamamen insanların, zamanın, ihtiyacın getirdiklerine göre şekillendi. Bu yaklaşımlar, Cumhuriyetimizin 100. yılı kutladığımız bugüne bile ışık tutuyor.

İhtiyaca yönelik eğitim tasarımı:

Köy Enstitüleri modelinin tasarımı tamamen dönemin ihtiyaçlarından ortaya çıktı. Faaliyet gösterdiği 14 yıl boyunca da sistem, ihtiyaçlara göre şekil almaya devam etti. Örneğin öğretmen okulu olarak kurulan bu enstitülerde İkinci Dünya Savaşı zamanında bir de sağlık kolu kuruldu. Böylece dönemin ihtiyacına göre sağlık çalışanları da yetiştirdiler. Bu esnek ve ihtiyaca göre şekillenmeye hazır eğitim anlayışına bugün hızla değişen çağımızda da ihtiyaç duyuyoruz.

Yalnızca teorik değil, pratik:

Geleneksel eğitim sistemindeki sınıf içinde teorik bilgi vermeye dayalı sistem, Köy Enstitüleri’nde geçerli değildi. Burada öğrenciler tarımdan dikişe birçok farklı pratik ders de alıyordu. Ayrıca parasız yatılı olarak okudukları bu okullarda sofra kurmayı, bina ve okul inşa etmeyi, kendi meyve-sebzelerini yetiştirmeyi, yaşadıkları alanı temiz tutmayı da öğreniyorlardı. Okul, onlara yalnızca bilgi değil, hayatı öğretiyordu.

Yaşam okulu:

Yalnızca teorik değil, pratik eğitim yaklaşımıyla Köy Enstitüleri tam bir yaşam okuluydu. Bilginin ötesinde yaşam becerilerini esas alıyor, sistemi bunun üzerine kuruyorlardı.

Sanat, eğitimin vazgeçilmez bir parçası:

Köy Enstitüleri’nde öğrencilerin her biri en az bir enstrüman çalmayı öğreniyor, hatta Batı müziğinin büyük eserlerini öğrenip hatasız çalabiliyorlardı. Bu, aldıkları eğitimin vazgeçilmez bir parçası olarak görülüyordu.

Yaşam boyu okuma alışkanlığı:

Köy Enstitüsü’nde okuyan her öğrenci her sene dünya klasiklerinden okumak zorundaydı. Yaşam boyu okuma alışkanlığını yerleştirmek için yapılan bu uygulama, eğitimin bir parçasıydı. Üstelik kitapları yalnızca okumak ve özetlerini çıkarmakla kalmıyor, derinlemesine analizlerini yapıyor, neden ve nasıl anlatıldığını konuşuyorlarmış.

Ezberci değil, sorgulayıcı eğitim:

Okunan kitapları analiz etmelerinden de anlaşılabileceği gibi ezberci değil, sorgulayıcı ve uygulayıcı bir eğitim metodu benimseniyor. Bu, eğitimde her zaman ihtiyacımız olacak bir bakış.

Çocuğun katılım hakkı:

Çocukların sorumluluk aldığı ve tüm işlerini kendileri yaparak hayata hazırlandıkları bir sistem vardı. Bu sistem, çocukların inisiyatif alabilmesine alan açıyordu; bu özelliğiyle çocuğun katılım hakkı basamaklarını en yukarı kadar tırmanmıştı.

Ticaret için değil, eğitim için eğitim:

Günümüzde eğitim, sanat, bilim dâhil olmak üzere birçok alanın ticarileştiğine şahit oluyoruz. Köy Enstitüleri, eğitim için eğitim veren, öğrencilerin gelişimi dışında hiçbir sonuç ya da çıkar gözetmeyen kurumlardı.

Köklerini unutmadan kanatlanan:

Öğrenciler Batı müziğini öğreniyor; bir yandan da zeybek öğretmek için de efeler, saz için Âşık Veysel geliyordu. Bugün günümüzde hâlâ köklere bağlı kalarak kanatlanan eğitim yaklaşımlarına ihtiyaç duyuyoruz. Modernleşirken geçmişimizi unutmayı doğru bulmuyoruz.

Kaynaklar:

https://www.magmadergisi.com/turkiye-tarihi/koy-enstituleri-aydinlanma-projesi

https://www.acarindex.com/pdfs/116167

https://www.youtube.com/watch?v=_TQdr8dp6aY



YORUM YAZ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


© 2021 Eğitim ve Ötesi